19 Mayıs’ta Azerbaycan dönüşünde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve yanındaki heyet, bindikleri helikopterin düşmesi sonucu öldü.
17 saat süren arama kurtarma sırasında “Helikopter düştü mü? Suikast mı düzenlendi?” tartışmaları dolaştı. Ancak dış güçler meselesi bir süre sonra rejimin de tutumuyla sönümlendi.
Özellikle rejim için zorlayıcı geçen ve halk hareketlerinin yükselişte olduğu son 6 yıla baktığımızda Reisi’nin ölmesi rejim açısından bir siyasi istikrasızlık konusu. Reisi, Hameney’den sonra liderlik cübbesini giyecek kişi olarak biliniyordu. Yerine kimin geleceği önemli bir tartışma ve çatışma konusu olabilir.
Reisi, 1988 toplu siyasi infazlarında karar sürecinde bulunan, “ölüm heyeti” olarak bilinen komitenin dört üyesinden biriydi. Hatta o dönem Humeyni’nin Danışmanı Ayetullah Montazeri tarafından kendisine “cellat” lakabı verilmişti. 19 Temmuz 1988’de başlayıp 5 ay süren mahkemeler sonucu, 30 bine yakın sol görüşlü siyasi mahkûm idam edildi. İdam edilenlerin büyük çoğunluğu Halkın Mücahitleri Örgütü üyeleri idi. Daha az sayıda da olsa diğer sosyalist ve komünist grupların (TUDEH dahil) üyeleri de idam edildi.
Reisi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde İran rejiminin ihtiyacı olan “sıkı denetim” geri geldi. Ahlak devriyeleri tüm illerde yaygınlaştırıldı. Kadınlar başta olmak üzere tüm toplum baskı altına alındı. Fabrikaların özelleştirilmesi hızlandırıldı, grevde olan, eylem yapan işçiler işten çıkarıldı, hapsedildi, kırbaç cezasına mahkûm edildi. Yoksulluk günden güne artarken nükleer santrallere para akıtıldı. İdamların sayısı, son 24 yılın en yüksek düzeyine çıktı.
Halk hareketleri her an patlayabilir
Evrensel‘de yer alan habere göre, hükümet “görevden dönen şehit cumhurbaşkanı” imajıyla bu süreci atlatmaya çalışsa da halk nezdinde farklı bir tabloyu görmek mümkün. Haberlerin yayınlandığı ilk saatlerden itibaren evlerden havai fişeklerin atılması, sokakta pasta ve tatlı dağıtılması, 1988’de idam edilenlerin annelerinin -Havaran Anneleri- açıklamaları İran’da her an patlamaya hazır olan halk hareketlerine işaret ediyor.
Özellikle son 3 ayda iş yerlerinde ve fabrikalarda artan eylem ve grevler, sokakta ahlak devriyeleri başta olmak üzere rejimin güçleriyle süren çatışmalar, önümüzdeki sürecin yeniden sokak hareketliliğine gebe olduğunu gösteriyor. Rejim ise bekası için yönetimini daha sıkı tutmaya mecbur görünüyor.