Belediyelerde toplu iş sözleşmeleri bitti, EK Protokol kavgası başlıyor

0 Shares
0
0

Çeşitli belediyelerde devam eden Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri, sendika genel merkezlerinin devreye girmesi ile tamamlandı. Belediye işçilerinin talepleri TİS’lere yansımadı. Pek çok belediyede işçiler imzalanan TİS’leri protesto etti.

Yaşanan süreci, Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB)’den Kadim Fırat ile konuştuk:

  • İstanbul’daki ilçe belediyelerinin tümünde TİS süreçleri tamamlandı, imzalar atıldı. Bu sözleşmelerden memnun musunuz? TİS’in imzalanması sonrası işçilerin ücret düzeyi, sosyal hakları ne düzeye çıktı? Ücretler, yoksulluk sınırına ulaşabildi mi?

İşçiler bu sözleşmelerden memnun değil. Bu sözleşmeler işçilere rağmen imzalandı.

Parasal maddeler işverenin istediği ölçülerde bitti. Bazı idari maddeler konuşulmadı bile, işveren sendikaları uzun bir süre masadan kaçtı, masayı kilitledi, süreci kendi lehine işledi.

Hizmet İş, sözleşmelerinde yüzde 40 zam, yılda 60 gün ikramiye aldı. 2025’in sonunda haftalık çalışma saati 40 olarak belirlendi. Böylece taban yevmiyeyi brüt 1240 -1300 TL arasına getirdi. Gelecek 6 aylarda ücretlere TÜİK Enflasyon oranı +2 düzeyinde zam yapılacak.

Genel İş, 60 gün ikramiye, 40 saat (daha önce işçi mücadelesi ile kazanılmıştı.) aldı, yeni artışlarla birlikte taban yevmiyeyi brüt 1430 -1501 TL arasına getirdi. Gelecek 6 aylarda TÜİK Enflasyon oranı (sadece Temmuz 2025’te +2) düzeyinde zam yapılacak.

Yukarda yazdığımız rakamlar açlık sınırıdır, sefalet sözleşmeleridir. Yoksulluk sınırının yarısından bile aza imza atılmış oldu.

  • TİS’lerde belediye başkanlarının işçilerin istediği zammı vermemek konusunda en çok sözünü ettiği husus, bütçelerinin, gelirlerinin kısıtlı olduğuydu. Belediyelerin geliri konusunda bilginiz var mı, çalıştırdığı işçi başına ortalama kazancını biliyor musunuz? 

Belediyelerin hazırladığı 2023 Sayıştay raporlarında işçilik maliyetinin her yıl daha da azaldığı görülüyor. TABİB bunları yayınlıyor.

Buradaki personel ücretleri kadrolu işçi, memur ve sözleşmeli memur eksen alınarak yapılıyor. Bu grubun aldıkları pay devamlı azalıyor. Sadece Kadıköy’ü örnek verelim, anlaşılır. Personel giderleri 2020 yılında yüzde 18.41, 2023 yılında yüzde 10,32 oldu, nerdeyse yarı yarıya azaldı.

Belediye şirket işçileri ise Sayıştay raporlarında yer almıyor, çünkü mal ve hizmet olarak görülüyor. Şirket işçilerinin ücretleri ve sosyal hakları, kadrolu işçiler ve memurlardan çok daha düşük. Buradan da anlıyoruz ki belediyelerin personel giderleri azalıyor, fakat gelirleri bir önceki yıla göre sürekli artıyor. Sayıştay raporlarında bu artış var. Yine Kadıköy örneği üzerinden gidersek 2020 yılında gelirler yüzde 9.04, 2023 yılında yüzde 71,47 artmış. Kadıköy Belediyesinin 2024 bütçesi 5 Milyar 554 Milyon, 2025 bütçesi 7 Milyar 750 Milyon.

  • TİS sürecinde sendikalar arasında bir eylem birliği yapılabildi mi?

İstanbul’da 20’den fazla Belediye’nin TİS’i vardı. Her üç sendika’nın da (Hizmet İş, Genel İş, Belediye İş (İstanbul Adalar devam ediyor)) yetkili olduğu belediyeler var. Bu üç sendika herhangi bir şekilde işbirliği, eylem birliği yapmadı. Hatta pusuda bekleyip, ilk imzayı kim atar diye hesap kitap yaptılar. Sürekli işveren sendikalarına sufle verdiler. SODEMSEN (işveren sendikası), hem Hizmet İş hem de Genel İş’in yetkili olduğu belediyelerde TİS’leri yönetti, sendikalar arasındaki çatlağı iyi kullandı ve işverenler için başarılı iş çıkardı.

Sendikaların işverene karşı birlik yapmaması işçilerin kazanımlarını düşük düzeyde tuttu.

  • Belediye işkolundaki sendikalarda kararlar nasıl alınıyor, işçiler kararlara hangi mekanizmalarla katılabiliyor. Kararlarda temsilcilerin ve şube yönetimlerinin etkisi ne düzeyde oluyor.

Bu sendikalarda kararlar genelde yukarıdan, Genel merkezlerden alınıyor. Hizmet İş 13 belediyede tek tip sözleşme imzaladı. Bunu yapacaksanız, şubeye ne gerek var, temsilciye ne gerek var?

Genel İş’in de yukarıdan çerçeve sözleşme dayattığını yazdık. TİS’ler yukarıdan bitiriliyor. TİS hazırlık süreçlerinde kimi işyerlerinde toplantılar oluyor, temsilciler işçilerin taleplerini topluyor, taslaklar hazırlanıyor, fakat finalde şubelerin ve temsilcilerin kararları değil siyasetin öngördüğü sınırlar kazanıyor.

İşveren, sendikaların önüne bir sözleşme koyuyor, sendikalar da işçiler arasında çeşitli araçlarla rızalık üretiyor.

  • TİS sürecinde işçilerin eylem tecrübesi ve bilinci gelişti mi? TİS süreci taban örgütlenmeleri için olumlu bir adım olabildi mi?

Hem TİS süreçleri hem Ek Protokol süreçlerindeki mücadele işçilerin birikim elde etmesine neden oluyor. Çelişik bir bilinci daha fazla tartışma konusu yapıyor, bir yandan mücadelenin gerekli olduğu bir yandan sendikal bürokrasiyi aşma konundaki çaresizlik, karamsarlık yaratıyor.

Toplu İş Sözleşmesinde istediğini alamayan işçiler; temsilcileri, şubeleri ve genel merkezleri zorlayarak greve çıkıyor. Greve çıkılan yerlerde mutlak bir işçi basıncı görüyoruz. Bilinç ve örgütlenme görüyoruz. Grev, öğretici bir süreç. Gece yarısı, sözleşmenin kendi iradesi dışında imzalandığını öğrenen işçiler hayal kırıklığına uğruyor, öfkeleniyor. Öfkeyi hızlıca örgütlenmeye dönüştüren Kartal Temizlik işçileri fiili grev yaptı, bu geniş işçi gruplarında heyecan yarattı. İstanbul Anadolu Yakası Genel İş şubeleri iş durdurma kararı almak zorunda kaldı, daha fazla işçi konuşmaya, eylem kapasitesini arttırmaya çalıştı.

İşçilerin bu yoğunlaşması önümüzdeki günlerin yol haritası olacak. 4 belediyenin işçileri şubelerin sözünden dönmesi nedeniyle süresiz iş bırakma yapamadı, ama sonrasında işçiler bunun gerekli olduğunu, fiili grev yapılmadan hakların kazanılamayacağını düşünmeye başladı, şimdi saflardaki çürükler ayıklanıp, bu eylem hattına uygun konumlanma yaşanacak.

Böyle cüretli bir işte sendikanın kaypaklığını, işverenlerin kendilerine karşı nasıl acımasız olabileceğini gördüler. Bunların açığa çıkması kazanımdır. Örgütlenme, söz kurma bu düzeyden daha aşağı bir yerden olmayacak. Bunlar öğretici pratikler. Yenilgiler öğretici süreçlerdir, ders çıkarıp hazırlanma süreci tanır.

Grev, fiili grev ve kısa süreli grevler, siyasete göbekten bağlı sendikalar ile hakların kazanılamayacağını açık şekilde ortaya çıkarması bakımından önemli. Şimdi sendika dışında da işçilerin örgütlenmelere ihtiyaç duyduğu bir sürece giriyoruz. Kendi öz örgütlerini, işyeri örgütlenmelerini, konsey ve meclislerini kurması gerektiğini tartışmaya açıyoruz. Bu tartışmalar henüz istediğimiz yerde değil, ama bu tartışmayı kazanmak ve çeşitli embriyolar kurmak zorundayız. Bütün bu birikimlere rağmen niteliksel bir sıçrama yapmak için henüz erken.

İşyeri örgütlenmekleri dışında toplumsal kesimlerin desteği de çok önemli.

  • TİS sürecine emek ve demokrasi güçleri yeterince destek verebildi mi?

Destek daha çok grev, basın açıklaması, iş durdurma süreçlerinde geliyor. Bunun da sınırlı olduğunu söylersek haksızlık yapmış olmayız. Kartal grevi ve fiili grevine emek güçleri, sosyalist yapılar destek oldu, sınırlı olmasına rağmen çok kıymetliydi. İşçiler önemsedi.

Emek ve demokrasi güçlerinin, bir üretim alanında süren sınıf kavgasına uzak durmaması gerekir. Sadece TİS ve Grev zamanında değil, diğer zamanlarda da süregiden çalışmaların ortağı olması önemli, elbette öznelerin başat rolüne kıymet vererek. Sadece genel işler kolundaki örgütlenme ve mücadelelerin derlenmesi için değil, diğer iş kollarının ayağa kalkması için de seferberlik ilan edilmeli.

  • TABİB olarak bu TİS sürecinde neler yaptınız. TABİB’in bundan sonraki hedeflerini açıklar mısınız?

TABİB, yukarıda ifade ettiğimiz, sendikalar arasındaki çatlağın daha fazla açılmaması için önlemler almaya çalıştı. Çünkü o çatlak işçilerin boğulması, daha düşük haklar alması ile ilgili işverenlerin istismar ettiği bir çatlaktı. Grev başlamadan 1 ay önce bu problem TABİB’in ana gündemlerinden biriydi.

TABİB, hem Hizmet İş hem de Genel İş sözleşmelerinin en yukarıda bitmesi için çaba sarf etti. Bir anlamda Hizmet İş ve Genel İş bürokrasisinin oyununu bozdu. Grev oylamalarının işçilerin lehine bitmesine dair süreçler yürüttü.

Kartal Grevi’nden önce, Hizmet İş’in düşük düzeye atacağı bir imzanın daha düşük haklara neden olacağını elinden geldiğince, imkanlar ölçüsünde engellemeye dair politika üretti. Hizmet İş’ten 30 Ekim öncesi imza çıkmayınca Kartal GREVİ bunun üzerine geldi.

Grev süreçlerinde işçi taleplerinin arkasında sıkıca durmaya çalıştı. Grevlerin sesi oldu diyebiliriz.

Belediye Başkanlarının, sendikaların dezenformasyonuna, saldırılarına karşı etkili bir yayın yapmaya çalıştı.

Fiili Grev’i etkisiz hale getirmeye çalışan araç – çöp toplama sürecinin önüne geçmeye çalıştı.

Farklı kültürel mahallelerde bulunan işçilerin hareketlerini birbirine aktararak koordinasyon görevi üstlendi.

TABİB, 2024 TİS’lerinin ana damarının grev olduğunu, ama grev’in genel merkezler tarafından kadükleştirildiğini bildiğinden FİİLİ GREV sürecini tartışmaya açtı.

Yukarıda saydığımız çalışma ve çabaların anlamı 2025 -2026 sürecine hazırlanmaktır. Yapmaya çalıştığımız işleri yapmaya devam edeceğiz.

TİS’ler bitti EK Protokol Kavgası başlıyor. 2025 yılı buna aday. Yapılan TİS’ler resmi enflasyon oranında zam aldı, işçiler bununla geçinemez, hayat hepimizi kavgaya çağırıyor.

Bu süreci iyi atlatabilmek için işyeri örgütlenmeleri, meclisleri, konseyleri kurmak zorundayız. Bu tartışmayı genişçe bir şekilde yapmak istiyoruz. İşçiler arasındaki parçalılığı önlemek zorundayız, işyeri örgütlenmeleri ile işçilerin kendilerinin karar verebileceği bir düzey yaratmak istiyoruz, sendikal aymazlıkları devre dışı bırakmalıyız. Sendikal bölünmüşlük büyük sorun ve bu bölünmüşlükten işveren ve sendika bürokratları hudutsuz biçimde yararlanıyor. Birlik meselesini daha fazla işleyeceğiz.

  • Eylemler nasıl devam edecek, emek ve demokrasi güçleri size nasıl destek vermeli, neler talep edersiniz.

Belediye şirket işçileri susmayacak. Önümüzdeki aylarda ücretlerde iyileştirme talepli eylemler yaşanacak diye öngörüyoruz. TİS’leri işveren lehine kapattılar diye kimse ekmeğinin küçülmesine müsaade etmeyecektir. Bu ücretlerle kimse geçinemez. Ayrıca pek çok belediye, ücretleri zamanında yatırmıyor, ikramiyeler, yemek paraları zamanında yatırılmıyor, bunlar da eylemlere sebep olacak.

Kadrolu ve güvenceli çalışma hakkı için yeniden yollara düşülecek. Kamuda ücret ve sosyal hak bakımımdan en düşük seviyede belediye şirket işçileri yer alıyor. Önümüzdeki dönemde 700 bin şirket işçisinin güvencesizliğe karşı sesini daha fazla duyacağız.

İşten atmalar büyük sorun. Belediye Başkanları bu kurumları kendi şirketleri gibi görmeye devam ettiği takdirde, Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ. işçilerinin 112 gündür yaktığı ateş harlanarak büyüyecek.

Emek ve demokrasi güçlerine büyük görev düşüyor. 700 bin belediye şirket işçisi sendikalardan memnun değil, her gün milyon tane eleştiri duyarsınız. İşçiler, sendikalara üye ama örgütlü değil, uzun bir taşeron süreci yaşandı. Ve ayrıca hükümetin bu alanda belirgin hegemonyası vardı. Bu hegemonya 2019 İstanbul seçimleri ile yara aldı. Bu alanda müthiş bir boşluk var. İstanbul Grev oylamaları şunu gösterdi, hükümet kendi belediyelerinde işçilere eskisi gibi söz geçiremiyor. Buradaki sözleşmeler çok düşüğe bitti, işçilerin canı burnunda.

Kartal, Maltepe işçisi mücadeleye alışık, ama istediğini alamadı. Buca 25 yıl sonra ha keza Bayraklı çok uzun yıllar sonra GREV’e çıktı. Sendika ve işveren işbirliği güçlü olmasaydı, işçi örgütlülüğü biraz daha kuvvetlice olabilseydi, yani öncü işçiler sendikalardan bu kadar fazla beklentiye sahip olmasaydı, İstanbul’da en az 10 belediyede grev olurdu, bu ne demektir?

Belediye işçileri işçi sınıfının önemlice bir kesimi olarak toplu hareket etme kabiliyeti kazanıyor. TİS, Ek Protokol, grev, iş durdurma, fiili grev süreçlerinden geçerek öğreniyor. 2 günlük grev hayatı felç ediyor, önemli bir iş yapıyor belediye işçileri, yavaş yavaş gücünün farkına varıyor.

Bu güç hem kendi hakları hem de sınıfın diğer kuvvetleriyle birleşme potansiyeline sahip. İşçi sınıfının birleşik cephesi için çaba harcanacaktır, bu kesin. Buralarda elde edilen güç, moral ve deneyim genel haklar için, bütçeden daha fazla pay almak, sosyal hakların iyileşmesi, herkes için sosyal haklar ve demokrasinin genişlemesi için harekete geçirilebilir, bu mümkün ve işçi sınıfının yeniden ayağa kalkması için zaruridir.

Bu bakımdan emek ve demokrasi güçleri gözünü buraya dikmeli, işçilerin statükocu güçlere yaslanmadan sürdürdükleri faaliyetlere karşılıksız, bir şey beklemeden destek vermeli, işçilerin eylemi güçlendirilmelidir.

  • Teşekkür ederiz.

Yazar

0 Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Biz kimiz?

Enternasyonal Dayanışma, işçi sınıfının kolektif ve kitlesel mücadelesiyle dünyanın daha eşit, adil ve özgür bir yere dönüşeceğini savunan…