Hükümetlerin ve şirketlerin çıkarları doğrultusunda, düzenlenen birçok iklim zirvesine rağmen gerekli tedbirlerin alınmaması, insanların ölümüyle sonuçlanıyor.
Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu (LSHTM) ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nin (JRC) araştırmasında, küresel ısınmadan etkilenen bölgeleri olumsuz etkilerden korumak için iklim politikalarının güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Araştırmada mevcut iklim politikalarının devam etmesi halinde Avrupa’da, çoğunlukla kıtanın güney bölgelerinde yaşayanlar başta olmak üzere, aşırı sıcaklara bağlı ölümlerin 2100’e kadar üç katına çıkabileceği uyarısı yapıldı. Yaşlı nüfusun yıllar içinde artmasının, bu sayının yükselmesinde etkili olacağı belirtildi.
Her yıl 55 binden fazla kişi ölebilir
Sıcaklıkların Sanayi Devrimi öncesindeki ortalamaya kıyasla 3 derece arttığı bir senaryoda sıcaklığa bağlı ölümlerin yüzde 13,5 artacağı öngörülüyor. Bu durumda her yıl 55 binden fazla kişinin sıcaklığa bağlı ölebileceği belirtiliyor.
Araştırmaya göre küresel ısınma ve yaşlı nüfus artışından en fazla etkilenecek yerler şöyle:
- İspanya
- İtalya
- Yunanistan
- Fransa
Fosil yakıtların tüketimi azaltılmıyor
Küresel birincil enerji tüketiminde ihtiyacın yüzde 81,2’sini fosil yakıtlar (petrol, doğalgaz, kömür) karşılıyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisini artıran bu yakıtlara karşı çağrılar yapılsa da kullanım azalmıyor, artıyor.
Genellikle ısınma, yakıt ve elektrik ihtiyacını karşılamada kullanılan fosil yakıtlar, sera etkisine sahip karbondioksit, metan, su buharı ve ozon gibi gazların salımını artırarak atmosferin daha fazla ısınmasına, iklim değişikliğinin etkilerinin daha fazla hissedilmesine neden oluyor.
Fosil yakıt kullanımı, insanlık için intihar senaryosudur
Dr. Ümit Şahin AA’ya şu değerlendirmeleri yaptı:
“Fosil yakıtların elektrik üretimi, ulaşım, sanayi, ısınma gibi amaçlarla yakılması sonucunda havaya büyük miktarlarda karbondioksit salınır. Bu karbondioksit atmosferde yüzyıllar boyunca kaldığı için birikir. Sanayi Devrimi’nden sonra son 200 yıldır kömür, petrol ve doğal gazın yakılmasıyla atmosferdeki karbondioksit miktarı 1,5 katına çıkmıştır. Karbondioksit de bir sera gazıdır ve yeryüzünü ısıtır.
Fosil yakıt kullanımı yavaş da olsa azalıyor. AB ülkelerinde fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit emisyonları hızla azalıyor. ABD’de de kömür kullanımı azaldı. İngiltere, ABD, Almanya gibi büyük ekonomiler dahil pek çok ülke kömürü terk etme sözü verdi. Hatta Çin’de bile birkaç yıl içinde fosil yakıtların payı azalacak. Ancak bu azalış olması gerekenden çok yavaş gidiyor. Geçen yıl düzenlenen COP28’de ülkeler ilk kez iklim kriziyle mücadele için fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısı yapmalarına rağmen yaklaşık bir yıllık sürenin ardından henüz bir gelişme yok.
2050’lere kadar yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payının yüzde 90’ı geçmesi gerekiyor. Bundan 20-30 yıl önce yenilenebilir enerji teknolojisi yeterince gelişmemişti ve pahalıydı. Oysa bugün rüzgâr ve güneş en ucuz enerji üretim biçimi ve teknoloji de inanılmaz ilerledi. Buna rağmen yılda trilyonlarca dolar kâr eden fosil yakıt şirketleri dönüşüme izin vermiyor.
Fosil yakıtların artarak devam ettiği bir senaryonun, iklim değişikliğinin hızlanması ve yüzyıl sonuna kadar en az dört beş derece sıcaklık artışı anlamına geliyor. Bugün 1,5 derece sınırına ulaştık, iklim felaketleri şiddetlendi ve iki dereceyi geçmemiz halinde bu felaketler tolere edilemez hale gelebilir. Gıda ve su krizi nedeniyle yaşanacak sosyal patlamalar ve göçlerle başa çıkılamaz. Sanayi öncesine göre 3-4 derece sıcak bir dünyada insan uygarlıklarının ayakta kalması mümkün değil. Bu nedenle fosil yakıt kullanımının artarak devam ettiği bir senaryo insanlık için intihar senaryosudur.“