Anayasa Mahkemesi, Hrant Dink Vakfı’nın 2019’da Kayseri’de yapmak istediği ‘Kayseri ve Çevresi: Toplumsal, Kültürel ve Ekonomik Tarihi Konferansı’nın Valilikçe yasaklanmasına ‘toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali’ dedi.
Hrant Dink Vakfı, valiliğin ‘Kayseri ve Çevresi: Toplumsal, Kültürel ve Ekonomik Tarihi Konferansı’ isimli etkinliğin ‘vakfın amacına uygun olmadığı’ ve ‘konferansın içeriğindeki ifadeler’ nedeniyle yasaklanmasını yargıya taşıdı. Kayseri 2. İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma davası açtı. Ancak mahkeme Şubat 2020’de davayı reddetti.
Vakıf bunun üzerine istinaf talebinde bulundu. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi’nin Mart 2021’de başvuruyu ‘mahkeme kararının kaldırılması için neden bulunmadığından’ reddetmesi üzerine AYM’ye gitti. Dosyayı 12 Haziran’da görüşen AYM “Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk” üzerinden değerlendirme yaptı.
‘Demokratik toplumda ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının önemi’ ve ‘Müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı üzerinde durdu:
Kamu makamlarının temel hak ve özgürlüklere -zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı olduğunu- ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymadan yaptıkları müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa’nın 34. maddesini ihlal edecektir.
“Yasal dayanağı yok”
AYM, vakıfların sadece kendi konu ve amaçları ile ilgili toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabileceklerine yönelik anayasal ve yasal sınırlamaların 2001 ve 2002’de yapılan değişiklikle ortadan kaldırıldığını hatırlattı.
İdarenin, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereği olarak, vakfın belirleyeceği toplanma konusuna ‘amaca uygun olmadığı gerekçesiyle’ bir sınırlama getiremeyeceğini kaydetti:
Anayasal örgütlerin hangi amaçlarla ve ne tür kararlar alabileceği yahut hangi faaliyetleri yapabileceklerini değerlendirmek, idarenin ya da mahkemelerin görevi olamaz.
Aksine bir yaklaşımla dernekler, vakıflar, sendikalar ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının meşru faaliyetlerine yapılan müdahalelerin örgütlenme özgürlüğüne zarar vereceği açıktır.
Toplumda karışıklığa neden olacağı anlamına gelmez
AYM ayrıca konferanstaki konuşmalarda “soykırım” ve “katliam” ifadelerinin kullanılabileceği tezi üzerinden, yasaklama kanaatine ulaşılmasının yanlış olduğunu savundu:
Yüz yılı aşkın bir süre önce gerçekleşmiş olan ‘Ermeni Tehciri’ aradan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen geçmişte ve hâlen, ülkemizde ve uluslararası toplumda, akademik camialarda ve siyasi çevrelerde tartışılan önemli siyasi ve tarihi bir konu olmuştur.
Somut olayda yasaklamaya dayanak ifadelerin, devlet yetkilileri ve Türk toplumunun geneli tarafından benimsenmediği ve rahatsız edici olduğu açıktır. Ancak ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu da gözetilmelidir.
Bu değerlendirmeyle uyumlu olarak tarihsel gerçeklerin ortaya çıkarılması bakımından kullanılacak terimlerin ve açıklanacak yorumların -bir topluma veya kişilere karşı nefret aşılayarak, şiddete tahrik edecek veya haklı gösterecek nitelikte olmadığı sürece- ifade edilmesine imkân tanınması gerekir.
Açıklanan bir düşüncenin salt ağır olması, devlet yetkilileri veya toplumun genelinin düşünceleriyle çelişmesi, onları inciten veya endişelendiren sonuç ve öneriler içermesi, keskin bir dil kullanılarak ifade edilmesi ve hatta tek taraflı, çelişkili ve subjektif olması; şiddete tahrik ettiği, topluma, devlete ve demokratik siyasal düzene yönelik olarak bir tehlike ortaya çıkarttığı ve buna bağlı olarak da toplumda karışıklığa neden olacağı anlamına gelmez.
AYM, kamu düzeni ve güvenliği yönünden bir tehlike meydana gelebileceği şeklinde hiçbir somut veri ile desteklenmemiş soyut bir gerekçenin yasaklama kararı için haklı ve ikna edici bir gerekçe olarak kabul edilemeyeceğini söyledi.
AYM sonuç olarak konferansın yasaklanmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yönelik ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunun ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmadığı yönünde bir değerlendirme yaptı.
Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Kararı oybirliğiyle aldı.
Ne olmuştu?
Hrant Dink Vakfı tarafından 18-19 Ekim 2019’da Kayseri’de yapılması planlanan bilimsel toplantı 1850 – 1950 yılları arasında Kayseri ve çevresindeki yerleşim birimlerinde yaşanan toplumsal, ekonomik, kültürel, kentsel ve mimari değişimlerin akademik boyutunu içeriyordu.
Konferansla konunun daha ayrıntılı bir biçimde anlaşılması ve bu konuda yapılan çalışmaların akademik dünyaya tanıtılması amaçlanmıştı.
Konferans için oluşturulan uluslararası bilim komitesi, Amerika, Fransa, Yunanistan ve Ermenistan’ın yanı sıra Türkiye’nin farklı illerinden toplam 27 bilim insanının tebliğlerini seçmiş ve Kayseri’de sunum yapmaları için Kayseri’ye davet edilmişlerdi.
Ancak Kayseri Valiliği önce konferansa katılacak bir akademisyenin yapmayı planladığı sunumunun konu başlıklarının vakfın amacına uygun olmadığını belirtti. Ardından da konferansın kamu güvenliğine tehdit olduğunu, suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike yaratacağını iddia ederek konferansı yasakladı.