Türkiye’de faşist partiler, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, sürekli devlet tarafından desteklenirler, beslenip büyütülürler. İktidarda da, muhalefette de faşist partiler kendilerine devlet içinden önemli müttefikler bulabiliyorlar.
MHP ve bağlı örgütü Ülkü Ocakları; 1960’lı yıllarda, gelişen sosyalist hareketin engellenmesi için kontrgerilla taktikleri ile eğitildi, donatıldı, silahlandırıldı. Ve solcuları öldürmek üzere sahaya sürüldü.
12 Eylül öncesi binlerce solcuyu öldürerek görevini yapan ülkücü faşist kadrolar, daha sonra doğrudan devlet hizmetine girdiler, devletin karar verdiği suikastları gerçekleştirdiler.
Bir yandan da mafyacılığa yönelen ülkücü faşistler, yıllarca siyaset ve bürokrasi ile işbirliği içinde mafyacılık yaparak ceplerini doldurdular. 1996 yılında Susurluk kazasında, devlet-mafya-siyaset işbirliğinin bir kısmı ortaya çıkmıştı.
2015 yılına kadar AKP’ye muhalifmiş gibi görünen MHP, bu tarihten itibaren, Kürt hareketinin ezilmesi için AKP iktidarının kılavuzu, yol göstericisi oldu.
MHP, bir yandan iktidarın yönünü tayin ederken, bir yandan da devlet kadrolarını kendi yandaşları ile doldurdu. Bugün emniyet ve adalet kurumlarında MHP’liler adeta iktidar durumundalar. Bunu en son örneklerini; Ayhan Bora kaplan suç örgütü soruşturmasında ve Sinan Ateş cinayetinin hasıraltı edilmek istenmesinde gördük.
Ancak yerel seçimlerde büyük bir yenilgi alan AKP-MHP ittifakı, özellikle Sinan Ateş cinayetini ört bas edemedi. MHP lideri Devlet Bahçeli, Sinan Ateş cinayetinin üstünün örtülmesi için cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ikna edemedi.
Şimdi bütün gözler 1 Temmuz’da başlayacak olan duruşmalardaki gelişmelerde. Eğer mahkeme, Sinan Ateş cinayeti ile ilgili MHP veya Ülkü Ocaklı üst düzey yöneticileri suçlarsa, Bahçeli’nin koltuğu sallanmaya başlar. MHP iktidar olanaklarını kaybedebilir.
Tam da bu noktada geçen hafta Meral Akşener ortaya çıktı, Cumhurbaşkanı ile görüştü. İmajını da değiştiren Akşener için Bahçeli sonrası MHP liderliği koltuğuna oturacağı söylentileri var.
Bir başka faşist parti de muhalefetteki Zafer Partisi. Belediye seçimlerinde beklediği oyu alamayan Zafer Partisi, göçmen düşmanlığını köpürtmeye devam ediyor. Avrupa’da göçmen düşmanı aşırı sağ partilerin oy artışı sağlamaları, Zafer Partisi gibi göçmen düşmanı partileri cesaretlendiriyor.
Faşist hareketler işçi düşmanıdır, göçmen düşmanıdır, LGBTİ+lara düşmandır. Kadınların hak mücadelesini küçümser, çevre konusundaki evrensel kuralları önemsemez, komplo olarak nitelendirir. Aynı zamanda neoliberal politikaların baş uygulayıcısıdır.
Faşizme karşı mücadele, Türkiye’de işçi sınıfı hareketinin asla üstünden atlamaması gereken, ciddi bir konu. Faşist hareketi, gücümüz yettiği oranda teşhir ve tecrit etmeliyiz, bu çok önemli.
Faruk Sevim