Geçen hafta Lübnan’da Hizbullah üyelerinin üzerlerinde ya da yakınlarında bulunan çağrı cihazlarında meydana gelen binlerce patlamada şu ana kadar aralarında bir çocuğun da bulunduğu 37 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı ya da sakat kaldı. Ölü sayısının artacağı neredeyse kesin. En az iki yüz kişinin durumu kritik. Saldırı elbette ülke genelinde derin bir şok ve dehşet yarattı.
Hizbullah’a yapılan çağrı cihazı ve telsiz saldırısı tam anlamıyla bir “terör”. Eylemin askerî hedef gözetilerek yapılmayışı, boyutu önemsenmeksizin sivil kayıpların baştan göze alınışı, yani umursanmayışı ve bütün bir topluma dehşet (=terör), korku, belirsizlik, güvensizlik duyguları yaymanın öngörülmesi ya da umursanmaması.
Cihazlar patladığı anda yanında çağrı cihazı taşıyan insanlar çocuklarıyla, caddede, pazarda alışveriş yapıyordu; sivillerin arasındaydı. İsrail’in saldırısı siviller dahil herkesi hedef aldı. Böyle bir eylemi bir direniş örgütü yapsa, egemen sınıflar kıyameti koparırdı, İsrail olunca hiç ses çıkmıyor. Varlığı gayrimeşru, toprakları işgalle elde edilen korsan bir devlet İsrail. Uluslararası Adalet Divanı dahil birçok yargı kurumu tarafından uluslararası hukuku çiğnediği, çeşitli defalar karara bağlandı. En son Birleşmiş Milletler, İsrail’e işgal ettiği topraklardan çekilme çağrısı yaptı. “Ortadoğu’nun tek demokrasisi” diye pazarlanan İsrail, aslında bir terör devleti.
İsrail’in saldırısı, terörizmin tüm kriterlerini karşılıyor
Cihazların patlatıldığı saldırı, terörizmin tüm kriterlerini karşılayan acımasız bir saldırıydı. Herkes saldırının İsrail güvenlik güçleri tarafından, büyük ihtimalle de ABD kurumlarının bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini düşünüyor. Bu barbarlık Batılı hükümetler tarafından kınanmadı.
Netanyahu yönetiminin Hizbullah ile daha geniş çaplı bir savaş arayışında olduğu çok açık olmasına rağmen, hem Hizbullah hem de İran hükümeti şu ana kadar savaşa yol açacak kırmızı çizgileri aşmamak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Saldırıdan önceki gece, İsrail güvenlik kabinesi toplantısında, İsrail’in savaş hedeflerini genişletme kararı alındı. Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hamas’a desteğe devam etmesi nedeniyle Hizbullah’la anlaşma ihtimalinin tükenmekte olduğu’ yorumunu yaptı.
Hizbullah liderliği, Gazze’de ateşkes sağlanması ve dünyanın en yüksek mahkemelerince kınanan bu soykırıma son verilmesi halinde güçlerini geri çekeceğini defalarca açıkça ifade etti.
Bir an için bu barbarca saldırının Filistin yanlısı bir örgüt tarafından gerçekleştirilmiş olması hâlinde verilecek tepkinin ne kadar farklı olacağını hayal edin. Ancak İsrail’in bölgedeki saldırganlığının yol açtığı felaket söz konusu olduğunda, neden ve sonuçla ilgilenmek bir yana, nesnellik ve denge bile Batı tarafından uzun zamandır terk edilmiş durumda. Sömürgecilik ve emperyalist tarihin en utanç verici olaylarından birinde, batılı hükümetler, İsrail hükümeti ne tür bir zulüm yaparsa yapsın onun yanında durmaya istekli görünüyor.
Filistin ve savaş karşıtı hareketler, ateşkes kampanyasını derinleştirmek, genişletmek ve bölgenin topyekûn bir savaşa sürüklenmesini engellemek için mümkün olan her şeyi yapmalıdır.
Faruk Sevim