Ekonomide U dönüşü, kemer sıkmada süreklilik – Çağla Oflas

0 Shares
0
0

31 Mart seçimlerinde AKP-MHP koalisyonunun yenilgisi moral veren bir atmosfer yarattı. Ancak işçi sınıfının genel durumu açısından bir iyileşme söz konusu değil. Nitekim, seçimlerin hemen ardından Nisan ayında Merkez Bankası’nın Mehmet Şimşek’e yazdığı, asgari ücretlere Temmuz zammı yapılmamasını da içeren, sıkı para politikasını takip etmesini isteyen mektubu, sermayenin işçi sınıfına, kemer sıkma programlarına ara verilmeksizin devam edeceğine ilişkin ilk mesajıydı.  

Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına rağmen Taksim’in işçi sınıfına açılmaması, İstanbul’un valilik tarafından fiilen sıkıyönetim altına alınması, artık azınlık iktidarı olan AKP-MHP koalisyonunun sermayenin ihtiyaç duyduğu düzenlemeleri yerine getirmek için elinden geleni ardına koymayacağına ilişkin başka bir mesajıydı. KRT muhabiri Umut Taştan‘ın Bozdoğan Kemeri’nin önünde polisin kurduğu barikatın fotoğrafını, “işçi sınıfına kırmızı ışık, sermayeye yeşil ışık” olarak okumak mümkün.

Yeni bir saldırı paketine doğru

Ekonominin başına Hikmet Şimşek’in getirildiği 28 Mayıs seçimlerinin ardından başlayan zam ve vergi sağanağı, yeni saldırıların ön habercisiydi. Motorlu Taşıt Vergisi’nin, KDV oranlarının, en temel ihtiyaç maddelerinin vergilerinin arttırılması, benzin, mazot ve buna bağlı her şeyin fiyatlarındaki sürekli artış, hayat pahalılığı, geçinemeyen milyonlarca işçinin yaşam koşullarını daha da zorlaştırdı. 

Mehmet Şimşek, düşük faiz-yüksek kur politikasını içeren ekonomik modelin bittiğini, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” ifadeleriyle ilan etmişti. “Ekonomide rasyonel programa dönüş” adı altında CHP’sinden, İYİ Partiye tüm muhalefet kesimlerinin desteklediği program, daha öncekiler gibi tüm kaynakların sermayenin lehine aktarılmasından ibaret aslında. Dolaylı, dolaysız tüm vergiler, zamlar, yüksek enflasyon, kaynakların fakirden alınıp zengine verildiği araçların başında gelmekte.  

Dolayısıyla Mehmet Şimşek’in “rasyonel ekonomi programına dönüş” adı altında yüksek faiz, yüksek enflasyon içeren ekonomik programı, krizin faturasının işçi sınıfına kesilmesi açısından bir süreklilik içeriyor. 

Kazanılmış tüm haklar saldırı altında

Ancak iktidarın orta ölçekli sermayenin hoşnutsuzluğu pahasına bir önceki düşük faiz politikalarını, “nas” söylemlerini bir kenara atmasının ardındaki temel motivasyon, ödemeler dengesi krizini bertaraf etmek ve sermayenin devletten beklentilerini karşılama ihtiyacı.

Nitekim geçen eylül ayında açıklanan yeni Orta Vadeli Program (OVP) pek çok kesim tarafından “IMF’siz IMF Programı” olarak değerlendirildi. Yeni OVP, uluslararası sermaye akışının canlandırılmasına ilişkin hızlı bir adım. OVP kapsamındaki yeni liberal saldırıların hedeflerinden biri enflasyonunu düşürülmesi. Merkez Bankası’nın uyarısı da asgari ücretin “hedeflenen enflasyona” göre düzenlenmesiyle ilgiliydi. Nitekim Goldman Sachs, Moody’s ve IMF açıklamalar yaparak, asgari ücret artışının 12 ay sonra beklenen enflasyondan daha yüksek olmaması gerektiğini belittiler. Dolayısıyla zaten düşmekte olan reel ücretler, program kapsamında sistemli bir biçimde düşmeye devam edecek.

OVP’nin içerdiği diğer bir saldırı da 2000’li yıllardan itibaren aşındırılan emeklilik sisteminin tamamen tasfiye edilmesi. Mevcut çalışanların dışında gelecek kuşakları da yakından ilgilendiren bu tasfiye süreci BES’le başladı.  Tamamlayıcı Emeklilik Sistemiyle yeni bir aşamaya geldi. Bu aşamada, gelecek emekçi kuşakların emekli olma hakları; fon, borsa sermaye döngüsüne teslim edilecek. 2008 krizinde ABD’de özelleştirilen emeklilik fonlarının pek çoğunun battığı ve yıllarca bu fonlara ödeme yapan emekçilerin gelir güvencesinin bir anda ortadan kalktığı bir sistem, söz konusu sermayenin gündeminde olan. Uzun yıllardır gündemde tuttukları, işçi sınıfının direnişi nedeniyle rafa kaldırdıkları Kıdem Tazminatlarının fona devredilmesi ve tavan uygulamak suretiyle kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi de gündemdeki yerini yeniden almış durumda.

Öte yandan esnek üretim, güvencesiz tüm çalışma stratejileri yeni OVP programında mevcut.  Ve zaten uygulanmakta olan aktif işgücü programlarını, mesleki eğitim programlarını arttırarak İşsizlik Sigortası Fonunun yağmalanmasına devam edilecek.

Tek yol birleşik mücadele

Türkiye ekonomisi, ekonomi yazarı Ümit Akçay’ın “ertelenmiş kriz” olarak tarif ettiği* şiddetli bir kaynak krizi yaşamaktadır. 2001 krizi sonrasında ekonomi yönetimi finansal hareketlere uyumlu hale getirildi, başta Merkez Bankası’nın bağımsızlığı olmak üzere bankacılık ve finansal alanda yeni düzenlemeler yapıldı, özelleştirmeler ve kamuda çalışan işçilerin sözleşmeli esnek çalışma modelini içeren yeni liberal birikim rejimi uygulandı. Bütün bunlar sistemin yapısal krizini aşmaya yetmedi. 2008’de krizini uluslararası ucuz kredilerle erteleyebilen iktidar, 2013’ten itibaren birkaç yıl aralıklarla krizler yaşamaya başladı.

Yeni liberal politikaların krize bir çözümü olmadığı gibi yaşanan her kriz işsizliği ve yoksulluğu derinleştirmekte. “OVP” adı altında, yeni stratejiler eşliğinde liberal saldırılar işçi sınıfının aleyhine devreye sokulmaktadır. Nitekim toplam GSMH’dan emeğin aldığı pay yüzde 25’lere gerilerken, sermayenin payı yüzde 60’lara dayanmış vaziyette. Gelir ve servet dağılımdaki eşitsizlik de sınıflar mücadelesini açıkça göstermekte. AKP iktidara gelirken, toplumun yüzde 1’i servetin yüzde 38’ine sahipken, bugün yüzde 58’ini elinde tutmaktadır.

İşçi sınıfının peş peşe saldırılar sarmalından tek çıkış yolu, kazanana kadar mücadele perspektifiyle, kitlesel, birleşik mücadeledir.

Çağla Oflas

*https://birartibir.org/neoliberal-populizm-ve-yeni-emek-rejimi/

Yazar

0 Shares
You May Also Like

Kira krizi derinleşiyor – Erkan Erdem

Ekonomik kriz, konut kiralarını fahiş seviyelere çıkarırken, birçok kiracı açısından mahkemeye taşınan kira davaları da sonuçlanmaya başladı. Tahliye…