Geçen hafta sonu Enternasyonal Dayanışma toplantılarında yaptığım konuşmada, şu anda kapitalizmin ilk büyük ekonomik krizi olan 1873-1896 döneminde yaşanmaya başlanan “büyük depresyon” süreçlerinden birini yaşadığını söylemiştim. 1990’ların sonunda SSCB ve doğu Avrupa ülkelerini dağıtan, 2008’de Amerika’yı en büyük ekonomik güç olmaktan çıkaran kriz, pandemi sonrası iyice derinleşti. Ekonomik kriz ekolojik kriz ile derinleşirken jeopolitik krizler dünyayı çok tehlikeli bir hâle getirdi.
“Üçüncü dünya savaşı başlayacak mı?” sorusuna sık sık “başladı” diye cevap geliyor. The Newstatesman yazarlarından Bruno Maçaes “The age of danger – Tehlike çağı” makalesinde[1] şöyle diyor:
“Japonya Başbakanı Kishida Fumio, 11 Nisan’da ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada tek bir küresel güvenlik ortamından söz etti: “Bugünün Ukrayna’sı yarının Doğu Asya’sı olabilir.” Bu yönüyle günümüzün güvenlik ortamı, 20. yüzyılda iki dünya savaşına yol açan dinamikleri anımsatmaktadır. Belki de bir dünya savaşı, hiç kimsenin mücadelenin dışında kalmadığı bir savaştır. Bu anlamda belki de halihazırda bir dünya savaşının içindeyiz.”
İki büyük emperyalist güç arasında devam eden sayısız savaş ve savaş tehdidi var. Rusya’nın Ukrayna işgali ile İsrail’in Filistin savaşı eski günlerde gerçekten bu iki ülke ve birkaç destekçisi ile kısa sürede bitecek iken; şimdi onlarca ülkenin iyi ayrı kutba ayrılıp iki taraftan birine askeri, ekonomik destekleri ile bitmeyecekmiş gibi devam ediyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu, Gazze Şeridi’ne saldırıların sonlanmasının ancak Hamas’ın silah bırakıp teslim olmasıyla mümkün olabileceğini söyledi. ABD’li yazar Dan Senor’a röportaj veren Netanyahu “Hamas silah bırakır, teslim olur ve esirleri teslim ederse, savaş yarın bitebilir. En önemli konu teslim olmak” ifadelerini kullandı.
Bu röportajı veren Netanyahu pek çok savaş tecrübesine bizzat sahip, dolayısıyla bunun mümkün olmayacağını da iyi biliyor. Amerikan başkanı Bush’un 2001 Afganistan işgali, El Kaide’yi bitirmek yerine 20 yılın sonunda Amerika’nın çekilmesi ve ülkenin Taliban tarafından yönetilmesi ile bitti.
Netanyahu iki kutup arasındaki rekabetten dolayı Amerika ve Avrupa ülkelerinin İsrail’in yenilmesine izin vermeyeceğini bildiği için böyle söyleyebiliyor. Amerika, İsrail’in yenilip İran’ın, dolayısıyla Çin-Rusya kutbunun zafer kazanmasına izin veremez; dolayısıyla Netanyahu soykırıma devam edebiliyor.
Bunu en iyi nerede gördük? 10 Mayıs Cuma günü Birleşmiş Milletler’in Filistin’i devlet olarak tanıma oylamasında gördük. 193 üyeli BM Genel Kurulu’nda tasarı 143 “evet” oyuyla kabul edildi. İsrail, ABD, Arjantin, Papua Yeni Gine, Macaristan, Çekya, Mikronezya, Nauru ve Palau’dan oluşan 9 ülke “hayır” oyu kullanırken, 25 ülke çekimser oy verdi. 7 aydır yaşanan soykırıma, Hamas’ın ateşkes önerisini kabul etmesine rağmen Refah’a saldırılmasına, 35 binden fazla insanın öldürülmesine rağmen ABD hâlâ Filistin’in BM’de devlet olarak tanınmasına karşı çıkıyor.
Bunun nedeni komplo teorisyenlerinin anlattığı “Yahudiler dünyayı yönetiyor” argümanı değil. Amerika ve onu destekleyen ülkelerin İsrail’in kaybetmesine izin veremeyecek bir jeopolitik rekabetin içinde olması.
Büyük emperyalist güçlerin söylediklerini dinleyemeyen tek alt emperyalist ülke tabii ki İsrail değil. İran da bu savaşta Amerika’ya rağmen İsrail’i yenemeyeceğini bilmesine rağmen 13 Nisan’da İsrail’e füze atmaya, sık sık nükleer silah üretme konusunu gündeme getirmeye devam ediyor.
13 Mayıs’ta İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi, ülkesinin İsrail tarafından nükleer silahla tehdit edilmesi hâlinde Tahran’ın nükleer silah üretimiyle ilgili stratejisini değiştirmek zorunda kalacağını söyledi. “Biz hâlâ nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge istiyoruz ve bu fikri desteklemeye devam ediyoruz, ancak nükleer silaha sahip olan İsrail silahsızlandırılana kadar bölgede huzur ve güven olmayacaktır. Devrim liderliğinin, nükleer silahların yasak olduğu yönünde fetvası var ancak düşman sizi tehdit ederse doktrininizi değiştirmeniz gerekir” diyen Harrazi, bölgede tansiyonu düşürmeyeceklerinin işaretini verdi.
İsrail ve İran gibi zıt kutupların alt emperyalist güçlerin bu tavırlarının arkasındaki neden: iki büyük kutup arasındaki jeopolitik rekabetin derinleşmesi ve iki güçten birinin diğeri üzerinde hakimiyet kuramaması.
Maçaes makalesinde “ABD tek başına güçlü bir ülke olmaya devam ediyor, ancak artık evrensel bir düzen fikrini temsil edecek ekonomik ve manevi kaynaklara sahip değil. Ancak Birleşmiş Milletler’de Gazze’de acil ateşkes için yapılan oylamanın da gösterdiği gibi, Washington’un bakış açısına ülkelerin ezici bir çoğunluğu tarafından giderek daha fazla itiraz ediliyor” derken artık pek çok kişinin yazdığı bir şeyi dile getiriyor: Amerika tek egemen emperyalist ülke değil. 2000 yılında İkiz Kuleler’e saldırıldığında Amerika, Afganistan ve Irak’ı işgal ederek kendi hegemonyasını ilan edeceğini düşünürken, 23 sene sonra içinde bulunduğu durum İkinci Dünya Savaşı sonrası iki kutuplu dünyadaki gibi en azından iki büyük gücün birinin başında olmak. Ama Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşları gösteriyor ki bu o kadar kolay olmayacak.
Rusya’nın Ukrayna’ya yapılan askeri ve maddi yardımlara rağmen Ukrayna savaşını üç yıldır devam ettirebilmesi ve Rusya üzerindeki ambargoya rağmen ekonomik olarak 2023’te Almanya’dan daha fazla büyümüş olması, savaşların ülkelere ekonomik kazanç getirdiğine inanan sağ politikacıları güçlendiriyor. Bu da içinde yaşadığımız dünyayı çok daha tehlikeli bir hâle getiriyor.
Büyük depresyonlar aynı zamanda büyük altüstler dönemidir. Özellikle son aylardaki Filistin ile dayanışma eylemleri, üniversite direnişleri yeni bir ’68 küresel hareketinin başlangıcı olarak kabul ediliyor. Şimdiden Biden ve yöneticilerini İsrail’e verdikleri desteği geri çekeceklerini iddia ettiği bir hâle getiren bu hareketin önümüzdeki dönemde tüm bu savaşları durduracak bir Vietnam dönemi savaş karşıtı hareketine dönüşmesi, tehlike çağından çıkmamız için bir başlangıç olabilir. Bu başlangıç tüm bu krizleri kökünden çözecek olan kapitalist sisteme karşı mücadelenin fitili olabilir.
Yıldız Önen
[1] https://www.newstatesman.com/international-politics/geopolitics/2024/04/age-of-danger-ukraine-russia-trump-israel-palestine-china-taiwan