Palestinian children wait in line to get food distributed by charitable organizations at a center for distributing free food “Takiyah” in Dair El-Balah camp, Gaza on June 10, 2024. Photo by Omar Ashtawy apaimages

(Gazze’den sesler) Gıda sorunu ve açlık büyüyor

0 Shares
0
0

İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımı sürerken, Gazze’de birçok boyutuyla insani kriz büyüyor. Yazın başında en ciddi sorun gıda krizi  ve açlık.

Electronic Intifada internet sitesinde Gazze’den farklı farklı isimlerin konuyla ilgili yazdıkları makaleleri okurlarımız için derledik.

Gazze’de açlık hızla kötüleşiyor

İsrail ordusu tarafından son birkaç gün içinde özellikle tuhaf bir propaganda örneği yayınlandı.

Gazze’de bir soykırım gerçekleştirmesine rağmen, ordu mevcut savaş boyunca “insani yardım çalışmaları” yürütmekle övündü.

Filistinliler, İsrail’in “insani yardım” olarak nitelendirilebilecek hiçbir çalışmasına tanık olmadı.

Amani Labad savaş başladığından beri Gazze’nin kuzey kesiminde yaşıyor. Birçok kez yerinden edildi. “Ölümün her türlüsüyle savaşıyorum,” diyor Amani: “Şiddetten ve şiddetli açlıktan ölüm.”

Ailesi günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyor.

“Ordu tarım arazilerini buldozerlerle yıktı ve pazarlarda hiç sebze yok” diyor Amani. Dört çocuğundan birinin ya da daha fazlasının yetersiz beslenme nedeniyle ölebileceğinden son derece endişeli.

“Çocuklarım için güvenlik ararken bir yerden diğerine yer değiştirmekten çok yoruldum” dedi ve ekledi: “Sonra da yiyecek aramanın acısı geliyor.”

Ahmad Kurd, Gazze’nin kuzeyindeki Jabaliya mülteci kampından. “10 torunum var ve onların açlıktan ağladığını duymaya dayanamıyorum” dedi: “Bu çok acı verici.”

“Bu durumda daha ne kadar kalacağız?” diye ekledi. “Hepimiz çok yorgunuz.”

Birkaç aydır Gazze’nin kuzeyindeki açlık ve yetersiz beslenme sorunları güneydekinden daha ciddi boyutlardaydı.

Ancak Dünya Gıda Programı şimdi Gazze’nin güneyindeki durumun “hızla kötüleştiği” uyarısında bulundu.

İsrail’in Refah’ı işgali, bu şehir ile Mısır arasındaki geçişin kapalı olduğu anlamına geliyor. Bunun sonucunda Gazze’ye çok daha az gıda giriyor.

Rami Labda, Gazze’nin güneyindeki bir başka şehir olan Han Yunus’tan. “Geçidi kapattılar ve bizi ölüme terk ettiler” dedi. “Yetersiz beslenme yüzünden bağışıklığı çok zayıf olan bir çocuğum var,” diye ekliyor Rami. “Her gün canı meyve çekiyor ve benden meyve istiyor ama ben veremiyorum.”

Yaygın bir görüşü yineleyen Rami, “Neden savaşın durmasını istemiyorlar? Bazen yaşadıklarımız yüzünden aklımızı kaybedecekmişiz gibi hissediyoruz.”

Ruwaida Amer, Gazze’de yaşayan bir gazeteci.

Bayram zamanında kıtlık

Gazze Şehri’ndeki pazarlar genellikle Kurban Bayramı öncesinde insan ve mallarla dolup taşar. Bu yıl ise harabeye dönmüş durumdalar.

Filistin Meydanı’nda tatlılar, giysiler ve bayram süslerinin bol olması gerekirdi. Bu yıl sadece birkaç tezgâha ev sahipliği yapıyor ve yetersiz mallar sunuyor.

Kurban Bayramı’nın bir şölen olması gerekiyordu. Gazze kıtlıkla boğuşuyor.

Gazze nüfusunun yaklaşık yarısı olan 1 milyondan fazla insan felaket boyutlarında gıda güvensizliğiyle karşı karşıya.

Haziran ayının ilk haftasında günde ortalama sadece 80 kamyon dolusu insani yardım ulaştırıldı. Mevcut soykırım savaşı başlamadan önce Gazze’ye günde yaklaşık 500 kamyonun girmesine izin veriliyordu.

İnsani yardım gruplarının hesaplamalarına göre kadınların yüzde 96’sından fazlası besin ihtiyaçlarını karşılayamıyor.

23 yaşındaki Walaa da onlardan biri. “40 kilodan fazla kaybettim ve anemi hastasıyım,” diyor. “Bu beni aşırı yorgun ve baş dönmesi içinde bırakıyor.”

“Bu kıtlık sırasında bulabildiğimiz her artığı yemekten” sorumlu tuttuğu bağırsak sorunları var.

“Ve böbrek yetmezliğinin eşiğindeyim,” diye ekledi. “Bunun nedeni içmek zorunda bırakıldığımız kirli su.”

Yeterli yiyeceğe sahip olmamak insanları hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkiliyor.

Walaa’nın kardeşi 20 yaşındaki Fahim, “Sürekli açlık ve gıda kıtlığı hali bizi diken üstünde tutuyor,” dedi. “Bir şeyler yemeyi başardığımızda bile bu asla yeterli olmuyor.”

Baraa sekiz aylık hamile. Bir doktor, akut yetersiz beslenme nedeniyle karnındaki bebeğin büyümesinin durduğunu kendisine bildirmiş. “Bebeğimin sağlığı için sürekli endişeleniyorum,” diyor. “En kötüsünden korkuyorum.” Kendisine besin takviyeleri reçete edilmesine rağmen, “Herhangi bir iyileşme fark etmedim,” dedi. “Bazı takviyeler kusmama bile neden oluyor” dedi.

“Kıtlık nedeniyle kendimi ve bebeğimi doğal gıdalarla besleyemiyorum” diye ekledi. “Ve bana reçete edilen takviyelerle bunu telafi edemiyorum.”

Durum o kadar ciddi ki ebeveynler bebeklerini bile besleyemiyor.

İbtihal’in Anas adında 5 aylık bir bebeği var.

İbtihal, “Kocam ve ben yorulmadan formül süt aradık, çoğu zaman tesadüfen ve çok pahalı fiyatlara bulduk,” dedi. “Benim param yetse bile, diğer pek çok anne – eğer bulurlarsa – bulamıyor. Bebeklerimizin de açlıkla karşı karşıya olması çok üzücü.”

Sondos Alfayoumi, Gazze’de yazar ve çevirmen olarak çalışıyor.

Gazze’de açlıktan ölme tehlikesi yaşayan çocuklar için korkular artıyor

Faiz Ebu Ataya henüz bir bebekti.

İnek sütüne karşı alerjisi olduğu için Faiz’in özel bir bebek mamasına ihtiyacı vardı. Mevcut soykırım savaşı sırasında Gazze’deki eczanelerde bu mama bulunamıyordu.

Faiz’in ayda dört kutu mamaya ihtiyacı varken, ailesi bir hayır kurumundan en fazla iki kutu alabildi.

Annesi düzgün beslenemediği için Faiz doğduğunda sadece az miktarda anne sütü üretebildi ve yaklaşık iki ay sonra hiç üretemedi.

Çaresiz kalan anne ve babası Faiz’e bulabildikleri tek bebek mamasını vermekten başka çareleri olmadığını düşündüler. Bu mama verildikten sonra Faiz’in sürekli ishal olması ve bağırsaklarında sorunlar yaşaması nedeniyle durum çok kötüydü.

Faiz nefes almakta güçlük çekmeye başlayınca babası Muhammet onu acilen hastaneye götürdü.

Faiz’in kilosu düşmeye başladı. Onun için uygun bir mama bulunamadı. “Sağlık görevlileri ve ben onun gözlerimizin önünde öldüğünü gördük,” diyor Muhammed. “Onun için hiçbir şey yapamadık.”

Faiz henüz 7 aylıkken hayatını kaybetti.

“Açlıktan öldü,” diyor Muhammed. “İskelet hâline geldi, sadece bir kilo ağırlığındaydı.”

“Açlıktan ölmesinden korkuyoruz”

Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahiya’da bulunan Kamal Adwan hastanesi kısa bir süre önce çocukların birden fazla yetersiz beslenme belirtisi gösterdiği 200’den fazla vakayı belgeledi.

10 yaşındaki Bahaa da bu hastanede tedavi gören çocuklardan biri.

Savaş başlamadan önce Bahaa beyin felci geçirdiği için özel bir diyet uyguluyordu.

Yiyecek kıtlığı nedeniyle babası günün büyük bölümünü Bahaa’nın hayatta kalabilmesi için tavuk, yumurta, meyve ve sebze arayarak geçiriyor.

Bahaa’nın annesi Um Bahaa, “Babası uygun gıda maddeleri bulduğunda, çok pahalı olmalarına rağmen birkaç tane satın alıyor” dedi.

Bahaa’nın anne ve babası oğullarını besleyebilmek için birkaç gün boyunca kendileri de aç kalmış.

Um Bahaa, “Ancak yediği yemek miktarı yeterli değil,” dedi. “Bu yüzden kilo kaybediyor.”

“Açlıktan öleceğinden korkuyoruz” diye ekledi.

3 yaşındaki Yamen doğduğundan beri emilim bozukluğu yaşıyor.

Sağlık sorunları, Gazze’deki insanların taze gıda yerine konserveye bağımlı hâle geldiği mevcut savaş sırasında daha da kötüleşti.

Yiyecek kıtlığı baş gösterdikten kısa bir süre sonra Yamen kusmaya ve ishal olmaya başladı.

Susuz kaldığı için Yamen’in bol su içmesi ve kaybettiği sıvıyı yerine koyması için besleyici bir çorba ile beslenmesi gerekiyor.

Yamen ailesiyle birlikte bir çadırda yaşıyor. Çadır, Gazze’nin güneyindeki el-Mavasi bölgesinde kurulu. Temiz su olmadığı için Yamen’in babası İsmail her gün bir şişe tuzlu su alabilmek için birkaç kilometre ötedeki bir okula gitmek zorunda. İsmail ayrıca çorba yapımında kullanılabilecek mercimek aramak için de çok zaman harcıyor. Yamen bir klinikten aldığı besin takviyelerini kullanmasına rağmen kilosu önemli ölçüde azalmış.

“Onu kaybetmekten çok korkuyorum,” diyor babası İsmail. “O benim tek çocuğum.”

Khuloud Rabah Sulaiman, Gazze’de yaşayan bir gazeteci.

Bayramda yiyecek bir şey yok

Bu korkunç savaşın ilk gününden beri sonunu bekliyoruz.

Savaşın 2024’ün gelişiyle birlikte sona ereceğini ummuştuk. Ama sonra yeni yıl geldi ve İsrail soykırımını durdurmadı.

Daha sonra Ramazan geldi. Ramazan’da uzun saatler oruç tutuyoruz. Barışa ve huzura ihtiyaç duyduğumuz bir ay. Ama savaş o zaman da durmadı. Ramazan Bayramı’nda da durmadı.

Şimdi de Kurban Bayramı’nda devam ediyor.

Babam ve kardeşim normalde Kurban Bayramı’na komşumuz Abu Alaa ile birlikte kurban kesimini izlemeye giderek hazırlanırlardı. Bu yıl bu mümkün değil. Abu Alaa, büyük bir patlamada kocasını ve çocuğunu kaybeden kızına bakabilmek için Gazze’den ayrıldı.

Kurban Bayramı’na kadar olan 10 gün boyunca oruç tutuyoruz. Sonra bayram o güzel tekbiriyle başlıyor – namazın önsözü. Ağabeyim ve babam normalde bayram için et toplardı. Sonra etleri geniş ailemiz arasında dağıtırdık. Çeşitli akrabalar arar ve etin hem kalitesi hem de miktarı için takdirlerini ifade ederlerdi.

Bu bayram durum tamamen farklı.

Bir aydan uzun bir süredir marketlerde et ya da balık bulunmuyor.

Mevcut olan tek gıda midemizin artık tahammül edemediği bazı bakliyat ve konserve gıdalar.

İsrail’in bayram öncesinde Gazze’ye gıda girişine izin vereceğini umuyorduk. Ancak İsrail bunu yapmadı. Tüm kanıtlar İsrail’in halkımızı aç bırakmaya yönelik kasıtlı bir politikası olduğunu gösteriyor.

İlk defa camiden gelen bayram tekbiri sesiyle uyanmadım. Sanki ses o kadar kısıktı ki kimse duymuyordu. Uyandım ve aileme güzel sözler söyledim. Ama kalbimde büyük bir hüzün ve yorgunluk vardı.

Normalde bayram hazırlıklarımızı kız kardeşimle birlikte koordine ederdik. Bu yıl bu mümkün değil. Evi ve içindekiler İsrail tarafından yıkıldı. Kız kardeşimin gözlerindeki hüznü görebilirsiniz; her gün ağlıyor. Bayramı evinde geçiremiyor. Çocuklarına bayramlık kıyafet alamadı. Pazarda hiç kıyafet yok. Neyse ki zaten giyebilecekleri güzel kıyafetleri varmış.

Kurban kesimi normal şekilde yapılamıyor. Çiftlik hayvanlarının fiyatları astronomik. Küçük sıska bir koyunun fiyatı yaklaşık 1000 dolar. Eskiden 400 dolardı. Çiftlik hayvanları için yeterli yem olmadığı için et kalitesi de düşük.

İsrail’in Refah’ı işgali nedeniyle hepimiz bir kıtlık yaşıyoruz. Bu şehir ile Mısır arasındaki geçişi kapatmaya zorladı.

Babam teyzelerimin evine gider ve onlara et verirdi. Bu bayram teyzelerim evlerinde değil. Her biri bir çadırda. İsrail ordusu Han Yunus şehrini işgal ettiğinde evlerini yıktı. Babam yine de bu bayram teyzelerimi kontrol etmeye gitti. Ulaşım aracı olmadığı için yolculuk saatler sürdü. Bize geri döndüğünde o kadar yorgundu ki ayakta zor duruyordu. Elbiseleri maruz kaldığı toz ve moloz yüzünden kötü durumdaydı.

Annem bazı akrabalarını aramaya çalıştı. Ama bir türlü bağlantı kuramadı. Yeğenleri tarafından ziyaret edilmeye alışkındı. Bu bayram hiçbiri gelmedi. Mesafe çok uzun ve yolculuk çok zor. Hepsi çadırda.

Neşe yok

İyi değilim. Yorgunluktan çökecekmişim gibi hissediyorum.

Savaştan önceki ve savaş sırasındaki hayatımı karşılaştırdığımda neredeyse kafam patlayacak.

Bu bayramın bir noktasında evde sadece üç kişiydik. Kız kardeşlerimden biri, annem ve ben. Kız kardeşim “Ne yemek istersin?” diye sordu. Ona bu sorudan nefret ettiğimi söyledim. Midem baklagillerden ve konservelerden bıktı ama başka bir şeyimiz yok. Eskiden her gün alışveriş merkezine gider ve ailem için eve yiyecek getirirdim. Şimdi bunu yapamıyorum çünkü satın alacak neredeyse hiçbir şey yok.

Bu yıl bayramda neşe yok.

Bombalama sesleri durmadı. Tanklardan atılan mermileri de duyabiliyoruz.

Ve ambulans seslerini duyabiliyoruz. Bir ambulans sesi duyduğumda Kurban Bayramı’nın ilk günü kim şehit oldu diye merak ettim.

Sokaklar sessiz. Sokaklarda oynayan çocuk yok.

Tek ziyaretçimiz bizi kontrol etmeye gelen amcamdı. Savaşın bitip bitmeyeceğini ya da öldürülüp öldürülmeyeceğimizi sordu.

Bu savaş bizi her şeyden mahrum bıraktı.

Mutluluğumuzu ve güvenliğimizi kaybettik.

Yemek ve su hakkımız elimizden alındı.

Çocuklar çocukluklarını kaybetti.

Gençler geleceklerini kaybetti.

Bu savaş, 1948’de Filistin’in etnik temizliği olan Nakba sırasında anne babalarımızın yaşadıklarını yaşadığımız anlamına geliyor. Ancak bizim yaşadıklarımız büyükanne ve büyükbabalarımızın yaşadıklarından daha zor.

İsrail, dünyanın tek süper gücü olan ABD’nin silahlarıyla bir soykırım gerçekleştiriyor.

Sanki barış dili artık yokmuş gibi. Onun yerini ölüm ve savaş dili almış durumda.

Ruwaida Amer, Gazze’de yaşayan bir gazeteci.

Yazar

0 Shares
You May Also Like