Enternasyonal Dayanışma grubunun da içinde bulunduğu 13 kurum, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla, göçmenlerin yaşadığı sorunlarla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Siyasi partilerin, hak örgütleri ve mülteci örgütleri temsilcilerinin katıldığı toplantıda, “20 Haziran Dünya Mülteciler Günü: Sığınma hakkına ve mültecilere yönelik hak ihlallerini durdurun” pankartı açıldı. Toplantıda, ortak basın açıklamasını Türkçe olarak Gülseren Yoleri, Arapça Taha Elgazi, Kürtçe Gülnarin Demirel okudu. Yıldız Önen, mülteciler için acil talepleri dile getirdi.
Açıklamada, Birleşmiş Milletlerin 2001’den itibaren 20 Haziran’ı, Dünya Mülteciler Günü olarak anmaya başladığı hatırlatıldı. Geçen 23 yıla rağmen mültecilerin sorunlarının çözülmediği belirtildi. Dünyada sığınma hakkının ve bu bağlamda uluslararası hukukun yok sayıldığı vurgulanarak, mültecilerin her geçen gün daha fazla baskı, sömürü ve hak ihlaline maruz bırakıldıkları kaydedildi. Mültecilere yönelik planlı olarak yayılan yanlış bilgilerle, mültecilerin içinde yaşadığı toplumla çekişmeli hale getirildiği belirtildi. mültecilere yönelik sorunların insan haklarını temel alan bir yaklaşımla çözülmesi talep edildi.
Zorla yerinden edilme artıyor
Açıklamada, dünya genelinde yüzde 40’ı çocuk olmak üzere sığınmacı sayısının Nisan 2024 itibarı ile 120 milyona ulaştığı belirtildi. Milyonlarca insanın hayatta kalabilmek için çatışma bölgelerinden ve çevresel yıkıma uğramış coğrafyalardan güvenli bölgelere geçiş yapmaya çalıştığı ifade edildi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (UNHCR), yayınladığı son rapora atıf yapılan basın açıklamasında, dünya genelinde yüzde 40’ı çocuk olmak üzere sığınmacı sayısının Nisan 2024 itibarı ile 120 milyona ulaştığı belirtildi.
“Dünya üzerinde yaşayan her 69 kişiden biri ya da tüm dünya nüfusunun yüzde 1,5’i şu anda zorla yerinden edilmiş durumda” denilen açıklamada şöyle denildi:
“2023’te dünyada mültecilerin yüzde 73’ü Afganistan, Suriye, Venezuela, Ukrayna ve Sudan’dan geldi. BM’nin Filistinli Mülteciler için Yardım Ajansı UNRWA’ya göre, Gazze’deki savaş nedeniyle, Gazze Şeridi’nde 1,7 milyon insan (nüfusun yüzde 75’i) çoğu zaman birden fazla kez yerinden edildi.
Göç ve mülteciliği yaratan nedenler ise sürekli göz ardı ediliyor. Bugün hâlâ Suriye’de iç savaşın etkileri devam ediyor. Filistin’de, Ukrayna’da, Afrika’da çatışmalar giderek şiddetleniyor. Meksika, Venezuela ve bazı Latin Amerika ülkeleri dahil olmak üzere birçok ülkede ekonomik ve ekolojik nedenlerle insanlar yurtlarından göçmek zorunda kalıyorlar.
Türkiye’de 3,5 milyon kayıtlı mülteci var
2011 yılında Suriye iç savaşının başlaması ile birlikte büyük bir göç dalgası ile karşılaşan Türkiye hem düzenli hem de düzensiz göçmen olarak nitelendirilen sığınmacı grupları barındırıyor. Ancak düzensiz göçmenlere dair sayısal verilere sağlıklı olarak erişebilmek mümkün olmuyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 1 Aralık 2023 tarihi itibarıyla Türkiye’de 3,2 milyon geçici koruma altındaki Suriyeli, 1,1 milyon ikamet izni ile kalanlar, 300 bin uluslararası koruma kapsamında kalanlar olmak üzere toplam 4,6 milyon kayıtlı göçmen bulunduğunu açıklarken; Resmi verilere göre, Türkiye’de 2024 Nisan ayı itibari ile 3,12 milyon Suriyeli, 170 bin Afgan, 130 bin Iraklı, 30 bin İranlı ve 30 bin diğer tabiiyetlerden olmak üzere 3,5 milyon kayıtlı mülteci/sığınmacı/göçmen bulunuyor.
Suriyelilerin 1 milyon 540 bini çocuk
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2024 verilerine göre Türkiye’de bulunan 3,12 milyon Suriyelinin 60 bini geçici barınma merkezlerinde kalıyor, 3 milyon 60 bin Suriyeli ise kendi imkânları ile barınmaya çalışıyor. Suriyeli mültecilerin 1 milyon 540 bini çocuk (0-18 yaş), 750 bini kadınlardan oluşuyor. Yetişkin erkek sayısı ise 830 bin.
Suriyeli sayısı 2017 yılında 3 milyon 700 bin ile en üst seviyede iken, özellikle gönüllü adı altında ancak geri gönderme yasağı ihlali olarak gerçekleşen zorla geri göndermeler ve hukuksuzlukların önlenmemesine bağlı Avrupa’ya düzensiz geçişlerin artması ile birlikte yaklaşık 600 bin kişi azalmış durumda.
Zorla geri göndermeler giderek artıyor
İnsanın insan onuruna yaraşır bir yaşam hakkı da dahil tüm temel hak ve özgürlükleri uluslararası insan hakları belgelerinde ve ulusal hukukta koruma altına alınmıştır. 4 Nisan 2013 tarihinde kabul edilerek 11 Nisan 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 4. maddesi (1) fıkrasında “Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez” demektedir.
Bu açık kurala rağmen, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, 2023 yılında en az 600 bin Suriyeli ve diğer ülke vatandaşı mülteci “gönüllü geri dönüş” adı altında zorla sınır dışı edildi.
Anayasa Mahkemesi Eylül 2023’te verdiği kararda zorla geri göndermeleri hak ihlali olarak belirlemiştir. Buna rağmen Göç İdaresi Başkanlığı bu yöndeki faaliyetini sürdürmektedir.
GGM’lerde işkence var
Göç İdaresinin verdiği rakamlara göre; 2024 yılında 21 bin kapasiteli 30 Geri Gönderme Merkezinde (GGM) 40 bin mülteci tutuluyor. İdari gözetim kararı ile Geri Gönderme Merkezlerine alınan mülteciler kapatılıyor, suçlu muamelesi görüyorlar. Müvekkili olmayan avukatların dahi girişinin kısıtlandığı, STK’lara kapalı bu merkezlerde hastalıklar, intihar vakaları, işkence, kötü muamele, ölüm vakaları yaşandığı duyumları alınıyor ancak hiçbir denetim raporu ve resmi açıklama kamuoyu ile paylaşılmıyor.
Nitekim Nisan ayında Antalya’da Geri Gönderme Merkezi’nde açlık grevine başlayan 52 mültecinin dilekçesinde görevlilerin ‘beyaz odada’ işkence yaptıkları, hastalara bakılmadığı ve açlıkla cezalandırıldıkları iddiası yer aldı. Türkiye’den sığınma hakkı isteyen ve iyi derecede Türkçe bilen İranlı mülteci O. E, açıklamasında “İşkence Türkiye’de 90’lı yıllarda kalmış bir suç değil, hâlâ var. Burayı görmek istemezsiniz” ifadelerini kullandı. Ancak bu olay da sıradan bir olay gibi unutulmaya terk edildi.
Çalışma izni yok emek sömürüsü var
Mülteciler tarım, inşaat ve küçük sanayi tesislerinde iş güvenliği ve sosyal güvenlikten yoksun ve düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Emekleri yok sayıldığı gibi iş güvenliği olmayan işyerlerinde iş kazaları ve iş cinayetlerinde çoğunlukla isimsiz kurbanlar olarak kayıtlara dahi geçirilmiyorlar.
Mülteci kız çocukları evliliğe zorlanıyor
Okulda olması gereken mülteci çocuklar anadilde eğitimin olmaması, Türkçe öğrenmek için gerekli desteğin sağlanmaması ve devamında yoksulluk nedeniyle çalışmak zorunda kaldıkları için okula gidemiyorlar. Okula giden Suriyeli öğrenciler ayrımcılık ve akran şiddetine maruz kaldıklarından eğitimlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Dil engeli nedeniyle eğitim düzeyi eşit olarak ilerlemiyor ve geride kalan çocuklar okulu bırakıyorlar. Hali hazırda okuma yazma bilmeyen, eğitim almayan kayıp bir nesilden söz edilmektedir.
Kız çocuklarının erken yaşta evlilikleri ve erken yaşta anne olmalarının önüne geçilmemekte bununa ilgili olarak gerekli tedbirler alınmamaktadır. Binlerce mülteci kız çocuğu evlendirilmekte, ikinci veya üçüncü eş olarak evliliğe zorlanıyorlar.”
Acil talepler:
- Mültecilere yönelik hak temelli bir yaklaşımın benimsenmesi,
- Kadın, çocuk, LGBTİ+ birey, yaşlı ve engellilerin haklara erişimlerini sağlayacak sosyal destek mekanizmalarının kurulması ve acilen işler hale getirilmesi,
- Mülteci çocuk ve gençlerin anadilde eğitim de dahil eğitim hakkına erişiminin sağlanması, çocuk işçiliğinin önlenmesi,
- Kız çocuklarının eğitime erişimlerinin kolaylaştırılması, erken yaşta evlendirilmelerinin önlenmesi için tedbirler alınması,
- Anne ve çocuk ölümlerindeki ciddi tablo da göz önünde bulundurularak, özellikle anne, çocuk, yaşlı ve kronik hastalığı olanların sağlık ve bakım hizmetlerine tam erişiminin sağlanması,
- Kayıt dışı çalışmanın yarattığı ağır sömürünün önlenmesi için çalışma izni uygulamasının kolaylaştırılması,
- Medyada ve siyasette daha da öne çıkan ve ırkçı saldırıları motive eden mültecilerle ilgili ayrımcı söylemlerden vazgeçilmesi, önleyici tedbir alınması,
- Nefret saldırılarının durdurulması, karşımıza çıkan cezasızlık uygulamasına son verilmesi,
- 1951 Cenevre sözleşmesine 1967 de konulan coğrafi çekincenin kaldırılması, ülke içinde ve dışında serbest dolaşım ve yerleşim hakkının sağlanması,
- AB- Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması ve mültecilik hakkına tehdit oluşturan tüm ikili anlaşmaların geri çekilmesi, Frontex uygulamasının denetlenmesi ve yakın izlemeye alınması,
- Sınırlar açılarak insan kaçakçılığının önlenmesi,
- Mültecileri sınırdan geçmek için yasadışı- tehlikeli yollara sevk eden politika ve söylemlerden vazgeçilmesi,
- BMMYK’nın uluslararası koruma başvuruları konusunda Türkiye’de yeniden aktif faaliyet göstermesi,
- Göç İdaresinin uluslararası koruma ve ikamet başvurularının alınması başta olmak üzere mültecilerin taleplerini karşılayacak güven verici, keyfiyetten uzak, mültecilerin erişimini kolaylaştıran bir sistem kurması,
- Suriyelilere uluslararası koruma başvurusunda bulunma yolunun açılması,
- Sınırdışı ve Geri İtme gibi “Geri Gönderme Yasağı”na aykırı uygulamaların durdurulması,
- Geri Gönderme Merkezlerinde( GGM) insani tutulma koşullarının sağlanmasından öte, idari gözetim uygulaması ve mültecilerin bu merkezlerde tutulmasına son verilmesi, GGM’lerin kapatılması,
- Eğitim, sağlık, barınma ve çalışma gibi temel haklar bakımından vatandaşlarla eşit hakların sağlanması,
- Kadın ve çocuklara yönelik istismar ve şiddeti önleyici, kadın ve çocukları koruyucu etkin mekanizmaların hayata geçirilmesi,
- Dil ve maddi imkan sorunları da gözetilerek adalete erişim ve hukukun korumasından yararlanma konusunda eşitlik ve yeterli imkân sağlanması,
- Mültecilere kendi dillerinde ücretsiz hizmet sunacak, kolay ulaşılabilir resmi danışma merkezlerinin kurulması,
- Mültecilere dair politikalar belirlenirken, mültecilerin ve alanda çalışan sivil örgütlerin görüş ve önerilerinin etkin değerlendirilmesi,
- Uzun süre Türkiye’de yaşayan ve geri dönmesi savaş ve sonraya etkilerinin neden olduğu koşullar çerçevesinde mümkün görünmeyen mültecilere vatandaşlık verilmesi için acil adımlar atılsın.
Açıklamada imzası bulunan kurumlar
- İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
- Enternasyonal Dayanışma
- Sınırsız Dayanışma
- Irkçılığa Karşı Dayanışma
- JİNEPS gazetesi
- Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şubesi
- Göç İzleme Derneği
- Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi
- BARG Araştırma Merkezi
- Uluslararası Mülteci Araştırmaları Merkezi
- DEM Parti Mülteci Hakları Komisyonu
- Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi
- Yeşil Sol Parti Mültecilerle Dayanışma Çalışma Grubu