CHP’nin “normalleşme” hamlesini daha önce analiz etmeye çalışmıştım. Bu hamle, parti içinden ve yandaşları tarafından hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler aldı. “Normalleşme” siyasetine en etkin eleştiri “yerel seçim sonuçlarıyla abandone olmuş bir boksöre benzeyen AKP’nin üzerine gitmek gerektiğiydi. “Normalleşme” hamlesini onaylamayan cenah ağır basmış olmalı ki Özgür Özel, erken seçimden söz açmaya başladı.
Aslında bu dalgalanma siyasi bir anlama sahip: CHP, AKP karşısında siyaset üretemiyor. Dalgalanmanın nedeni de bu. Peki, CHP neden siyaset üretemiyor? Ekonomi tam bir felaket, geniş kitleler geçim sıkıntısından kıvranıyor, halk bu haldeyken yöneticiler kızgınlık uyandıran bir savurganlık içinde, AKP’nin desteğindeki patronlar inanılmaz oranda zenginleşiyor, yolsuzluk ve çeteleşme başını almış gidiyor. Bu kötü gidiş, farklı örneklerle genişletilerek anlatılabilir. Bu tablo, sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partinin büyümesini gerektiren bir ortam. Ama göstergeler bu yönde değil.
CHP sadece siyaset üretememekle malul değil, siyaseti analiz edemiyor, okuyamıyor. “Normalleşme” siyasetinin anlam ve sonuçları bulanık kalınca, geri bastı. Elde bir tek temalı mitingler kaldı. Ama bu da büyük etkiler yaratmadı. Yeni ve etki gücü olan bir eylem bulmak gerekiyordu. Bula bula “aydınlık için bir dakika karanlık” eylemini taklit etmeyi buldular. Ne zavallı bir çıkış…! Üçüncü gün tek lamba söndürülüp, yakılmadı… Oysa Özel, kürsüden kükremişti, “Uzaydan görünecek…” Özel’e bu aklı kim veriyor, kim bu zavallı? Verdiği akılla; Özel’i öyle bir açığa düşürdü ki Kılıçdaroğlu’nun “adalet yürüyüşünün” mukayesesiyle ezildi.
Bu, sadece başarısız bir eylem denemesi değil: CHP’nin kitle bağının ne kadar sorunlu ve kopuk olduğunu da gösteriyor, bir. CHP yöneticilerinin halk üzerinde nasıl bir etkileri olduğunu abarttıklarını gösteriyor, iki. CHP yönetiminin halka buyurarak hareket geçireceğini düşünmesi, geleneksel elitist tavırlarıyla örtüşüyor, üç.
CHP halka güven veremiyor. Bunun nedeni asıl olarak, yukarıda anlattığım siyaset üretememek. Ama eklemek gerekiyor: CHP içindeki çekişmeler ve iktidar mücadelesi, halk katmanlarında bir güven sorunu yaşanmasına neden oluyor. Kılıçdaroğlu’nun bitmeyen entrikaları bunlardan biri. Bu, Özel’in liderliğini sıkıştırıyor, Özel’i oyalıyor. Özel, henüz bir siyasi başarıya sahip değil. Seçim başarısı; Özel’in değil, Kılıçdaroğlu’nun başkanlıktan indirilmesinin yarattığı heyecanın sonucuydu. Kılıçdaroğlu’nun indirilmesi de Özel’in tek başına karar verdiği bir olgu değildi. Özel’in siyasi bir başarısı yok; eczacılar odasındaki aktivist başarılarını hatırlatması ne hüzünlü bir durum… Özel’e bir sosyalist dost tavsiyesi, bundan hemen vazgeçmeli ve tarihteki karizmatik lider örneklerinde olduğu gibi kendi üzerinden siyaset anlatmaktan behemehal vazgeçmeli…
CHP geleneğinde Ecevit’ten bu yana siyasi başarı göstermiş tek isim Ekrem İmamoğlu’dur. Bu, akılda tutulmalıdır. Önümüzdeki yıllarda CHP’nin şekillenmesi bu hakikate uygun cereyan edecektir…
Özel’in liderliğinin kabul görmemesi, halkı tereddütte sevk ediyor, onun arkasında toplanmasını engelliyor. Bir tereddüt kaynağı da belediye başkanları arasındaki, cumhurbaşkanlığı yarışı. Bu yarışa, pek gönüllü olmasa da Özel’in ismi onun yandaşları tarafından ekleniyor. Bu dağınık tabloyu, “biz sosyal demokrat partiyiz, bizde her şey tartışılır, lider her şey değildir” retoriğiyle açılamaya kalkmak, hiçbir karşılığa sahip değil. Söyleyenin dilinde bile iğreti duruyor. Her türlü ikna gücünden uzak. Kılıçdaroğlu’nun seçim yenilgisini açıklaması kadar akla uygun! Halk, 47 yıl sonra birinci parti olarak çıkmış partinin, başkanının etrafında kenetlenmediğini görüyor. Egosu ve öz çıkarları hem siyasi bilgilerinden hem de boylarından büyük siyasi figürler buna yol açıyor… Özel’e ikinci bir sosyalist dost tavsiyesi: Bu iki sorunu bertaraf edemezse lider olamaz. Lideri olmayan parti de bu ülkede yüksek oy alamaz…
CHP için durum iyiye gitmiyor. Yerel seçimlerden CHP yüzde 37.08 ile birinci parti çıktı. AKP 35.54 ikinci partiliğe düştü. Çok detayına girmeden anketlere bakıyorum: Mart-Nisan ayında aradaki fark yaklaşık beş puana çıkmış. Temmuzda aradaki fark, CHP yüzde 35.2, AKP 34.3 ile bir puana inmiş. AKP oylarını artırmış. Özel’in “bu gidiş bizi iktidara taşıyacak” inancından hızla sıyrılması gerekiyor.
“Uzaydan görünecek” ışık söndürme eylemine, buyurmakla kitlesel eylem başlatacağına ikna edilen Özel’e üçüncü bir sosyalist dost tavsiyesi de Rosa Luxemburg okuması. Luxemburg’un, Rus Devrimi’nden çıkardığı derslerin başına, kitle grevinin (bunu bu yazının bağlamında kitlesel eylem diye okuyalım) öğrettiklerini yerleştiriyor. Luxemburg, bir yandan kite grevinin suni olarak oluşturulmadığını yani keyfe bağlı bir şey olmadığını diğer yandan da propaganda edilmiş olmadığını gösteriyor. Bu demektir ki kitle grevi, belirli bir momentte, toplumsal koşulların dayattığı bir sonuç olarak meydana gelen tarihsel olgudur. Kitlesel eylemlerin soyut mücadele aracı olarak propaganda edilmesi boştur…
Sinan Aldoğan