Temmuz ayında asgari ücretin artırılması, işçilere ek zam yapılması işçi sınıfının en önemli gündem maddeleriydi.
Yüzde 100’ü geçen (ENAG) enflasyon, işçi ücretlerinin yılda en az iki defa artırılmasını gerektirir. Erdoğan bu konuda yerel seçimlerden önce söz vermişti, nitekim yerel seçimlerin olduğu 2023 yılında asgari ücret iki defa artırıldı.
Ama seçimler bitti, AKP verdiği sözleri unuttu, TÜİK’in enflasyonu bile yüzde 62 olduğu halde, asgari ücrete Temmuz ayında zam yapılmadı. Bunun yerine vergi paketi ile bazı kalemlerde KDV, ÖTV artırılarak emekçilere ek yükler getirildi.
Sendikalar asgari ücret konusunda hiçbir şey yapmadı
İşçi sendikaları da asgari ücretin artırılması konusunda üzerlerine düşeni yapmadılar. Türk-İş başkanı Ergün Atalay, “bizim üyelerimiz asgari ücret almıyor, onları asgari ücretin artırılması için eylemlere zorlayamam” diyerek saçma bir tespitte bulundu. Oysa asgari ücret, Türkiye’de en temel işçi ücretidir. Asgari ücrete gelen zam, bütün işçilere oransal olarak yansır.
Elbette Türk-İş başkanı söylemiyor ama asıl olarak şundan korkuyor: Asgari ücret artarsa, toplu sözleşme imzalamış olsalar bile, fabrikalardaki işçiler ek zam talep edecekler, bu da sendikacıların başını ağrıtacak. Bu nedenle asgari ücrete zam, işverenlerin olduğu kadar, bürokrat sendikacıların da istemediği bir konu.
Oysa; Türk-İş, DİSK ve Hak-İş; Temmuz başında yayınladıkları ortak bildiride, hükümetin asgari ücret, emekli maaşı ve vergi politikalarını eleştirmişlerdi. Ama aradan geçen sürede asgari ücrete zam yapılmadığı halde, herhangi bir eylem kararı alınmadı.
Türk-İş Başkanlar Kurulu geçen hafta toplandı. Aldığı kararlar tam anlamıyla durumu idare eder nitelikte. Toplantı sonrası yapılan açıklamada, daha önce Hak-İş ve DİSK ile birlikte açıkladıkları, iktidardan taleplerini içeren konulara değinilmedi.
İşçiler sendikalardan eyleme geçmesini talep ediyor
Türk-İş Başkanlar Kurulunun toplanacağının duyurulması üzerine Türk-İş’e bağlı sendikaların üyesi işçiler, sendika başkanlarına “Çay içip pasta yemekle kalmayın temmuz ayında yayımladığınız 10 maddelik bildirideki taleplere sahip çıkın, bundan sonra ne yapılacağına dair kararlar alın!” çağrısı yapmışlardı.
İşçilerin, emekçilerin sendikalarının, konfederasyonlarının yöneticilerinin ne karar aldıklarını merak etmeleri, bu kararların beklenildiği gibi olmaması karşısında bir tepki ortaya koymaları elbette gerekli.
Ama bugün bundan da önemlisi öncü işçilerin; iş yeri, iş kolu ve ülke düzeyinde inisiyatif alarak taleplerin elde edilmesi mücadelesinin yürütücüsü olmalarıdır.
İşçi sınıfını başarıya ulaştıracak güç, öncü işçilerdir
Geçmişte işçi sınıfının öncü işçiler tarafından harekete geçirilmesinin pek çok örneği var:
- 15-16 Haziran 1970’te büyük işçi eylemleri,
- 1989’da “toplu halde viziteye çıkma, yalınayak yürüyüşler, topluca sakal bırakmak, saçları kazıtmak, servis araçlarına binmemek, boş tencerelerle gösteriler yapmak ve politikacılara topluca telgraf çekmek” şeklinde yapılan “Bahar Eylemleri”,
- 1991’de, 100 binin üzerinde maden işçisi, aileleri ve Zonguldak halkının katıldığı Ankara yürüyüşü,
- 1990’larda özellikle özelleştirmeye, mezarda emekliliğe ve hayat pahalılığına karşı başlayan, 2000’lerde devam eden, bazen hükümeti devirecek güce ulaşan grev ve direnişler,
- 2015’teki metal fırtına eylemleri,
Tüm bunlar öncü işçilerin inisiyatif alarak mücadeleye atılmalarının sonucu gerçekleşti.
Önümüzdeki sonbaharda yüz binlerce kamu işçisinin TİS süreci başlayacak.
Önümüzdeki aylarda özel sektörde grup sözleşmelerinde yer almayan pek çok iş yerinde TİS görüşmeleri yapılacak.
Ekim ayında Meclis açıldığında Öğretmenlik Meslek Kanunu TBMM’de görüşülmeye başlanacak.
Aralık ayında asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar belirlenecek.
Bu gelişmeler dikkate alındığında önümüzdeki dört-beş ayda, işçi sınıfının mücadelesi açısından çok önemli gündemler ortaya çıkacak.
Öncü işçilerin sorumluluk alıp öne çıkması, mücadelenin başarısı için en önemli faktör olacak.