Filistin’le dayanışmanın yolu nereden geçiyor? – Ozan Tekin

0 Shares
0
0

Yeni Şafak gazetesinde geçen hafta çıkan bir yazıya göre, “İslam ülkeleri gerçekten isterse ve ellerini taşın altına koyarsa” Filistin’deki soykırım dururmuş. Çare tam abluka uygulanmasından geçiyormuş. Can simidi deniz ticaretiymiş, yazıda aynen şöyle deniliyor: “İsrail limanlarından çıkan ve İsrail limanlarına varmak üzere başka ülkelerden yola çıkacak bütün gemileri durdurmak gerekiyor.”

Şüphesiz doğru. Örneğin Güney Afrika’daki apartheid rejiminin çöküşünde uluslararası boykot ve ambrago kampanyalarının büyük etkisi oldu. Benzer şekilde Filistinli direnişçiler de yıllar önce benzer bir çağrı yaptılar ve dünyanın her yerinde dayanışma için BDS grupları kuruldu. Boykot, yatırımların geri çekilmesi ve yaptırımlar için uzun süredir muazzam bir mücadele sürüyor.

Ancak Yeni Şafak gazetesi maalesef bu konuda kimseye akıl verecek durumda değil. Zira bu gazetenin desteklediği Türkiye hükümeti, tam da bu sürecin dışında yer alarak İsrail’in ayakta durmasına yardım eden güçlerden biri.

7 Ekim’den sonraki erken dönemde, AKP’nin Filistin için yüksek perdeden konuşması, dünyada Filistinli ezilenlerle dayanışanların sesi gibi gözükmesi çok da zor değildi. Erdoğan ve arkadaşları İsrail’e kafa tutuyor, Hamas’ın bir kurtuluş hareketi olduğunu söylüyor ve destek çağrısı yapıyorlardı.

Neredeyse bir yıl geçti, artık aynı şeyi söylemek oldukça güç.

Korsan devlet İsrail’in soykırımı başladıktan bir süre sonra, birçok aktivist, gazeteciler, Filistin’le dayanışan kurumlar, Türkiye’nin İsrail’le ticari, askeri, diplomatik ilişkileri kesmediğine dikkat çekmeye başladılar. Bu konuda özellikle Direniş Çadırı ve Filistin İçin Bin Genç eylemler yapmaya başladı. Dolayısıyla Türkiye’de genel bir Filistin savunusundan ziyade, Türkiye’nin bu süreçteki rolüne odaklanan bir siyasi çizgi egemen olmaya başladı.

Ve bu çizgi sayesinde AKP’nin foyası meydana çıktı.

İlk başta aylar boyunca, İsrail’le ticari ilişkilerin kesilmesini talep edenlerin yalan söylediği, ticaretin aslında İsrail’deki liman üzerinden Filistin’le yapıldığı, bu iddiaları ortaya atanların MOSSAD tarafından kışkırtıldığı, ticaret kesilirse AKP’nin zayıfladığı CHP’nin güçlendiği bir konjonktürün oluşacağı ve bunun Filistin’e zarar vereceği gibi sayısız argüman AKP’liler tarafından ortaya atıldı.

Sonra bir gün, birdenbire, Nisan ayı başında İsrail’le ticaretin “kısıtlandığı” söylendi. Böylece AKP’yi savunanların ortaya attığı iddiaların tamamı çökmüş oldu. Bu, hükümet adına büyük bir itiraftı.

Yetmedi, Mayıs ayı başında İsrail’le ticaretin “tamamen kesildiği” duyuruldu. Diğer taraftan, bunu talep eden aktivistler gözaltına alınmaya, polis şiddetine maruz kalmaya devam ediyordu.

AKP’ye bu geri adımları attıran mücadele bugün hâlâ devam ediyor. Zira ticaretin resmi olarak “durdurulduğu” söylense de, gerçekte böyle olmadığına dair şüpheler ve kanıtlar var. Bazı Türk şirketlerinin gemileri başka limanlar üzerinden İsrail’e gidiyor. Resmi kayıtlarda Filistin’le ticaret verilerinde olağan hayat akışının dışında artışlar gözlemleniyor. Türkiye büyükelçisini çekmiş, diplomatik ilişkileri askıya almış değil. İsrail’i korumak için Akdeniz’e gelen ABD savaş gemileri TSK ile ortak tatbikat yapıyor, günlerce İzmir limanında demirli bekliyor. Belki de en önemlisi, Azerbaycan petrolü hâlâ Türkiye’nin limanları üzerinden İsrail’e gidiyor.

Dolayısıyla Yeni Şafak kimseye akıl verecek, İsrail gemilerini durduran ülkeleri takdir edecek durumda değil. Soykırımın siyonizmin çöküşüne yol açacağını düşünüyorlarsa önce Türkiye’de olup bitenleri eleştirerek işe başlamalılar.

Dünyayı farklı emperyalist bloklar arasındaki çekişmeler üzerinden okuyanlar, ister sağcı ister solcu olsunlar, bir taraftaki ülkelere destek verirlerse ve onlar güçlenirlerse, diğer tarafın yenilgisinin ezilenleri özgürleştireceği inancına sahipler.

Sosyalistlere göre ise tüm dünyada işçi sınıfının ve ezilenlerin mücadelesi ortak, gerçek bir enternasyonalizm ve dayanışma için her ülkede kendi egemen sınıflarımıza karşı mücadeleyi büyüttüğümüz ölçüde başarılı olabiliyoruz.

Filistin örneği bu teorik saptamayı doğrulayan gelişmeleri göz önüne serdi. Filistin’le dayanışmak için AKP’ye destek vermek değil, tam aksine onunla kıran kırana bir mücadeleyi inşa etmek ve büyütmek gerekiyor. “Asıl düşman içeridedir” diyenlerin geleneği bu perspektif üzerinden yükseliyor.

Ozan Tekin

0 Shares
You May Also Like