Bursa’da dayanışma etiği ve neoliberalizme karşı direniş tartışıldı

0 Shares
0
0

19 Ekim Cumartesi günü Enternasyonal Dayanışma tarafından Bursa’nın Yenişehir ilçesinde iki oturumlu bir etkinlik düzenlendi.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da düzenlenen Enternasyonal Dayanışma tartışmaları, bu hafta sonunda da Bursa’da devam etti.

Eğitim Sen ilçe binasında gerçekleştirilen toplantılara ilgi büyüktü. Eğitim emekçilerinin yanı sıra farklı sektörlerden ve sendikalardan işçiler, göçmenler, Kürtler, sosyalistler bir araya gelerek dünyada ve Türkiye’de yaşanan krizlerin yanı sıra emperyalizme, savaşa, ırkçılığa ve yoksulluğa karşı mücadeleleri tartıştılar.

Etkinliğin açılışında söz alan Eğitim Sen Yenişehir temsilcisi ve Enternasyonal Dayanışma üyesi Şafak Ayhan, ilçede yıllardır emek emek bir mücadele ördüklerini, bunu yaparken eskinin statükosunu kırdıklarını söyleyerek tartışmalara katılan herkese teşekkür etti.

Üretim ilişkilerinin örgütlenmesi ve dayanışma

İlk oturumda Felsefelogos Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sinan Özbek ile geçtiğimiz aylarda çıkan kitabı Dayanışma Etiği üzerinde bir söyleşi gerçekleştirildi.

Marksist gelenekte etik ve ahlak tartışmalarına değinen Özbek, Marks’ın “her üretim ilişkisi kendi ahlakını topluma dayatır” yaklaşımını benimsediğini, kapitalizmi ortadan kaldırmadan burjuva ahlakının yok olmayacağını, kapitalizm sonrası ahlak ve etik anlayışının temelini dayanışmanın oluşturması gerektiğini anlattı. Sözlerine şöyle devam etti:

“Felsefe tarihinin en önemli ve en güncel tartışmalarından etik ve dayanışma kavramlarıyla uzun zamandır ilgileniyor ve tartışıyorum. İnsanlık tarihinde, içine düştüğümüz bir çıkmaz var, buradan nasıl çıkarız sorusuyla cebelleşiyoruz. Soru şu: Ahlaki davranış nedir, ahlaklı bir toplum nasıl yaratılır?

Mevcut kapitalist üretim ilişkileri içinde var olan etik ve ahlak şu an yaşadıklarımızdır, kapitalizm içinde bu son yaşananlar oldukça ‘normal’dir. Bunu değiştirmek için üretim ilişkilerini değiştirmemiz gerekiyor, onu da geçmişteki önemli deneyimlerden öğreniyoruz.

Bunlara ilk örnek Paris Komünü deneyimidir, diğeri ise İtalyan Marksist Gramsci‘nin savunduğu işçi sınıfı içinde ilk mücadele anlarından itibaren işçiler tarafından hızlıca örgütlenen konseylerdir. Paris Komünü’nde de, işçi konseyleri deneyiminde de öne çıkan en önemli husus şudur; her iki toplulukta dayanışma en önemli kural olmuştur, insanlar mücadele sürecinde birbirlerine ve toplumun geneline karşı tam anlamıyla ahlaklı davranmışlardır. Bunun bir örneğini bizler Gezi hareketi sürecinde de yaşadık.

Bu da göstermektedir ki, üretim ilişkilerinin farklı örgütlenmesi ile birlikte toplumda müthiş bir farklılaşma ortaya çıkmakta, burjuva ahlakının yerini dayanışmanın ahlakı almaktadır.”

Neoliberalizme karşı direniş

Etkinliğin ikinci oturumunda farklı mücadelelerden aktivistler, neoliberalizme karşı direnişi tartıştılar.

Kristal-İş sendikasından Arif Çinpolat, sendikası ve Şişecam özelinde son dönemlerde yaşanan mücadelelerin içeriğini ve fabrikasındaki EYT uygulamasının çalışan ve işveren açısından sonuçlarını değerlendirdi.

Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı Derviş Erdem, öğretmenlik meslek kanunundan tutun da okullardaki temizlik sorunlarına kadar, mevcut eğitimin sistemin bir dizi sorunuyla mücadele ettiklerini belirtti. Yoksulluk sınırı altında çalışan eğitim emekçilerinin milyonlarca kişi olduğunu, devletin sermaye sahibi gibi hareket ederek, bir öğretmenin çalışması gerektiği yerde asgari ücretle üç öğretmen çalıştırdığını sözlerine ekledi.

Tiyatrocu Hamit Demir, ‘Sazım düzen tutmaz, tel bozuk‘ diyerek başladığı konuşmasında İnsanın bu mevcut koşullarda dayanışmaktan ve birlikte hareket edip mücadele etmesinden başka bir çıkar yolun olmadığını ancak birleşik bir mücadele ve dayanışma ile bu durumun değişebileceğini söyledi

Yenişehir Çevre Platformu’ndan Şafak Şenel Erdem, Ekoloji ve iklim hareketi içerisinde birçok STK ile birlikte hareket ettiklerini, Bursa Su Kolektifi ve Yenişehir Çevre Platformu üyesi olarak mücadele deneyimlerini aktardı. Hem uluslararası hem de yerli sermayenin AKP iktidarıyla ele ele vererek doğayı rant gözüyle yağmaladıklarını söyledi. Kadın mücadelesinden tutun da ekoloji mücadelesine, işçi sınıfı mücadelesine kadar bütün mücadeleleri birleştirmenin elzem olduğunu, mücadelelerin ise öfkenin bu sistemi var eden yerlere kanalize olmasının çok önemli olduğunu vurguladı

Salondan yapılan katkılarda, toplumu değiştirme mücadelesinde işçi sınıfının merkezi rolü üzerine vurgular öne çıkarken, egemen sınıfın tüm kanatlarından bağımsız antikapitalist ve özgürlükçü bir sol alternatifi inşa etmenin önemine değinildi.

Yazar

0 Shares
You May Also Like

Biz kimiz?

Enternasyonal Dayanışma, işçi sınıfının kolektif ve kitlesel mücadelesiyle dünyanın daha eşit, adil ve özgür bir yere dönüşeceğini savunan…