İktidar taraftarları günlerdir bazı belediyeler tarafından bazı sanatçılara yapılan ödemeleri dillerine doladılar ki bu sorgulamada sonuna kadar haklılar, zira kamunun parasını harcayanlar kuruşu kuruşuna hesap vermek zorundadırlar. Vergilerin ve diğer kaynakların amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını, israf edilip edilmediğini sorgulamak her bir vatandaşın görevidir ve yönetenler bunu soranlara kızmak yerine hesabını vermelidirler.
Fakat, ortada şöyle bir sorun var:
23 yıllık iktidarı boyunca birçok Sayıştay raporunu sümen altı etmiş; belediyeleri ve merkezi hükümet tarafından onlarca sanatçıya kamu kaynaklarını aktarmış; onlarca ölü yatırıma imza atmış (irtikap ve zimmete mal geçirme iddialarını söylemiyorum bile) bir iktidarın, bu kaynak israfına karşı tavır almayanların muhalefet partisinin yönettiği belediyelerin israfına karşı kampanyalar oluşturmaları bana riyakarca bir tavır olarak görünüyor.
Mesela, sadece Zafer Havalimanı için verilen yolcu garantisi ile gerçekleşen arasındaki bir yıllık farkın Ankara BB’nin konser ödemelerinin çok çok üstünde olduğunu bildiği halde birincisine susup ikincisine aslan kesilmek adalet midir?
Mesela bir önceki dönem Kayyum atanan ve Kayyum tarafından yönetilen belediyelerin sayıştay raporlarındaki facialar neden hiç gündeme oturmaz ve neden bazı belediyelerin raporları dahi açıklanmadı bilen var mı?
Mesela, yapılandırma adı altında vergi borçları silinen 10 şirketin ödemediğin vergi tutarının neredeyse Ankara BB’nin bir yıllık bütçesine denk olduğunu hiç duydunuz mu?
Mesela, kendilerinin yönettiği dönemlerde belediyelerin konserlere akıttığı paranın şimdikinin çok üzerinde olduğu gerçeği kimi ilgilendirir?
Mesela, birçok sanatçının bırakın konser vermeyi, hiçbir iş yapmadan devletten asgari ücretin 10 katı kadar maaşlar aldığını haber yapan oldu mu?
Mesela, en son gündeme gelen bir tarikat şeysinin 17 milyar olduğu iddia edilen servetine dair devlet herhangi bir araştırması veya vergilendirme olmuş mudur?
Mesela, kendi belediyelerinden vakıflara, derneklere bağış adı altında, partizanlara burs adı altında aktarılan kaynakların hesabını hiç tutmuşlar mıdır?
Mesela, danışman, yönetim kurulu üyesi, huzur hakkı adı altında birçok kurumdan maaş alan partizanların maaşları kimin ödediği vergilerle karşılanmaktadır?
Böyle yüzlerce örnek sıralayabiliriz, fakat örneklerin çokluğu veya azlığı bakış açısını değiştirebilir mi emin değilim. Çünkü burada mesele örneklerin sayısı değil, bu örnek vakalara nasıl yaklaşıldığıdır. Çoğu zaman toplumlarda olaylara bakış hakikat ve adalet eksenli değil mensubiyet ve çıkar eksenlidir. Zira, tarafgirlik/partizanlık işin en kolayıdır. Zor olan ise hakikati ve adaleti talep etmektir.
İktidar taraftarlarının takındığı benzer tavrı muhalefet partilerinin taraftarlarından da gördüğümüzü söylemek mümkündür. Diğer taraftan, yüksek enflasyonu dahi “Memur ve Emeklilere yüksek enflasyon farkı müjdesi” olarak sunabilen iktidarın elinde tuttuğu ezici medya gücü en kötü durumları bile iktidar için avantaja çevirebilen bir aparat olarak önümüze çıkmaktadır. Bu yüzdendir ki iktidarın gürültüsü haklı itirazları dahi bastırabilmektedir.
Sık sık ifade ettiğim gibi başkalarının yanlışları sizin yanlışlarınızı erdeme dönüştürmediği gibi, taraftarı olduğunuz yapının yanlışlarını dile getirmemek, gizlemeye çalışmak, görmezden gelmek bir iyilik değil; bilakis bu yapının yozlaşmasını ve çürümenin hızlandıran bir kötülüktür. Bu sebeple yanlışları yarıştıran bir siyaset anlayışından hakikati ve adaleti önceleyen ve erdemleri yarıştıran bir siyaset anlayışına geçmemiz elzemdir.
Yasin Altıntaş