Türkiye’nin BRICS+ için üyelik başvurusu yaptığı, bu başvurunun değerlendirileceği geçen hafta Rusya tarafından açıklandı. Türkiye’nin, AB’ye katılma çabalarında ilerleme kaydedilememesinden duyduğu hayal kırıklığı nedeniyle BRICS’e başvurduğu iddia edildi.
Rusya diktatörü Putin’in dış politika danışmanı Yuri Uşakov, “Türkiye tam üyelik için başvurdu. Bunu değerlendireceğiz” dedi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Türkiye’nin BRICS’e katılım talebi sorulunca “Ukrayna” vurgusu yaptı, “ortak anlayışa sahip olunmalı” dedi.
Erdoğan, BRICS+ toplantısına katılmak için 20-24 Ekim tarihleri arasında Rusya’nın Kazan kentine gidecek. Batılı kurumlara üye olan, AB’ye üyelik talebi bulunan Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda nasıl bir gelişme olacağı merak ediliyor.
Türkiye kapitalizmi ekonomik anlamda tam bir Batı bağımlısı, ihracat ve ithalatının yüzde 60’ını batı ülkeleri ile yapıyor. Paraya sıkıştığında batılı kurumlara ve bankalara koşuyor, onlardan borç alıyor, daha geçen yıl Dünya Bankası ile 35 milyar dolarlık anlaşma imzaladı.
Türkiye’nin Batı karşıtı bir kuruma girmesi muhtemelen Batı’da hoş karşılanmayacak, ancak BRICS tam anlamı ile Batı karşıtı bir kurum da değil. Daha ziyade ergenlik çağında, yönünü tam olarak belirleyememiş, ağırlıklı olarak ekonomik bir ortaklık. İçinde Çin ve Rusya’nın bulunması, şimdi İran’ın da bu ortaklığa katılması, Batı’da soru işaretlerini artırmaya devam ediyor.
Elbette emekçiler, hem Batılı hem de Doğulu tüm emperyalist kapitalist kurumlara karşı çıkar, bu kurumların dağıtılması için çaba gösterir. Şimdi gündemde olan BRICS ile ilgili biraz daha ayrıntılı bilgiler ise şöyle:
BRICS nedir?
BRICS; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan, 2006 yılında kurulmuş ekonomik bir topluluk. İsmi, bu ülkelerin İngilizce baş harflerinden meydana geliyor. Dünyada bir odak olmaya çalışan, demokrasi ve insan hakları konusunu kendi iç ilişkilerinde sorun haline getirmeyen BRICS’in asıl amacı, küresel kapitalist ekonomide yer kapmak.
BRICS, bu yıl Mısır, Suudi Arabistan, İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya’yı da gruba üye yaptı. Böylece adı BRICS+ oldu. Yeni gelen ülkelerin tamamı otoriterlerin veya diktatörlerin egemen olduğu ülkeler.
Genişleyen grubun üyesi ülkelerin toplam nüfusu 3,5 milyar, dünya nüfusunun yüzde 45’i. BRICS ülkelerinin ekonomilerinin toplam büyüklüğü 28,5 trilyon dolar. Bu da, dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 28’ine tekabül ediyor. BRICS ülkeleri aynı zamanda dünyada ham petrolün yüzde 44’ünü üretiyor.
BRICS grubu, kalkınmakta olan ülkelerin “daha büyük bir ağırlığa ve temsile” sahip olması gerektiğini savunuyor.
BRICS’in önemi
BRICS’in; ortak para birimi, gümrük birliği, serbest ticaret anlaşmaları gibi özellikleri yok. BRICS çatısı altında işleyen en önemli kurum, Şanghay merkezli Yeni Kalkınma Bankası. Örgüt, bu banka aracılığıyla üye ülkelerdeki projelere kredi sağlıyor.
Banka, kuruluşundan bu yana temel altyapı sektörlerinde 32 milyar ABD doları değerinde yüze yakın projeyi finanse etti. Bu finansman, alternatif kredi kaynakları arayan ülkeler için, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi Batı’nın hakimiyetindeki finansal kuruluşlara karşı bir denge unsuru niteliğinde.
BRICS’in önüne koyduğu, ama henüz tartışmaya dahi başlayamadığı en önemli hedefi, ABD dolarının ticaretteki egemenliğini azaltmak, üye ülkeler arasında yerel paralarla ticareti geliştirmek. Ancak bu konu 2023’teki BRICS Zirvesi’nde ele alınmadı. BRICS için ortak para birimi oluşturmak ise tam bir hayal olarak görülüyor.
BRICS üyesi ülkelerin birlikten beklentileri
BRICS’in diğer ülkelere kredi vermesi, Çin’in BRICS için biçtiği en önemli rol. Çin, BRICS üzerinden gücünü ve nüfuzunu büyütmeye çalışıyor. Özellikle Afrika’da. Küresel Güney’in başlıca sesi olmak istiyor, bu konuda epey yol kat etti.
Hindistan, Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde ana rakibi konumunda bulunuyor. İki ülke arasında sınır gerilimi de var ve Hindistan hükümeti, Çin’in nüfuz alanını sınırlamak için ABD dahil bazı ülkelerle birlikte hareket ediyor.
Rusya’nın amacı, grubu Batı’ya karşı savaşının parçası yapmak. BRICS, Rusya’nın Ukrayna’nın işgalinden sonra uğradığı ambargoları aşmasına yardımcı oluyor. Rusya’nın petrolünün yaptırımlar sonrası en büyük alıcısı Hindistan ve Çin haline geldi. Moskova aynı zamanda, Çin ve Güney Afrika ile ortak askeri deniz tatbikatı düzenledi.
Diğer ülkeler, Brezilya ve Güney Afrika ise BRICS’i Batı karşıtı bir birlik haline getirmeye yönelik hamlelere direnmeye çalışıyorlar. Batı karşıtlığını, güvenlikleri ve gelişmeleri için kötü bir adım olarak görüyorlar.
2024 yılında katılan ülkeler ise İran hariç, ABD ve Batı ile iyi ilişkileri olan ülkeler.
Sonuç
BRICS henüz tam bir ekonomik topluluk hâline bile gelebilmiş değil, askeri veya siyasi bir topluluk hiç değil. Üyeleri arasında ciddi sorunları var. Ukrayna işgali sonrası petrol ambargosu nedeniyle Rusya’nın BRICS’e olan ihtiyacının artması, birliğin popülaritesini artırdı.
Çin ve Hindistan, Rusya’dan ucuz, varil başına piyasa fiyatının ortalama 30 dolar altında petrol alarak bu imkânı sonuna kadar kullandılar, kullanmaya devam ediyorlar. Ancak Türkiye’nin BRICS’ten sağlayacağı ekonomik bir fayda yok. Çünkü bu ülkelere satacağı önemli bir ürünü yok. Aksine Türkiye, BRICS ülkelerinin ürün sattığı bir ülke.
Türkiye’nin AB ile gümrük birliği anlaşması var, BRICS ülkeleri ile yok, zaten BRICS içinde bir gümrük birliği anlaşması yok.
Türkiye’nin BRICS’ten sağlayacağı tek avantaj, Yeni Kalkınma Bankası’ndan birkaç altyapı projesine kredi almasıdır. Ama zaten bu tür destekler Dünya Bankası veya Avrupa Kalkınma Bankasından da alınabiliyor ki daha geçen yıl Mehmet Şimşek 35 milyar dolarlık bir anlaşma imzalamıştı.
Türkiye’nin BRICS’e ilgisinin perde arkasında AB’den dışlanması var. AB, Türkiye’deki otoriterleşme nedeniyle Ankara ile tam üyelik müzakerelerini uzun süre önce askıya aldı. AB; gümrük birliğinin güncellenmesi, vize serbestisi gibi alanlarda da adım atmadı. Bu da batı karşıtları için önemli bir fırsat oldu.
AKP-MHP iktidarının destekçileri, küresel güç dengesinin Batı’dan Doğu’ya kaydığını, bu nedenle Rusya-Çin eksenli bir dış politika izlenmesi gerektiğini uzun süredir dile getiriyordu. Bu politikanın uluslararası alandaki en önemli karşılığı BRICS olarak lanse edildi. O nedenle kendilerine Avrasyacı diyen grubun BRICS üyeliği konusunda bastırdığı bir gerçek. Ancak kapitalistler, çıkarları açısından BRICS’e üyeliği riskli bir konu olarak görüyorlar.
Emekçilerin, işçilerin, köylülerin çıkarı açısından ise şunu söyleyebiliriz: NATO, Avrupa Birliği veya BRICS gibi kurumlar, egemen kapitalist sistemin devam ettirilmesinin araçları. Kapitalizme karşı mücadele, onun uluslararası kurumlarına karşı da mücadeleyi gerektirir. Bu kurumların dağıtılması, ortadan kaldırılması, aynı zamanda kapitalizmin yıkılması için gerekli.
Faruk Sevim