Gazze’de yaşanan insani felakete rağmen, İsrail’in soykırımı Perşembe günkü başkanlık münazarasında sadece kısa bir süre gündeme geldi. Ancak Trump ve Biden, kimin daha İsrail yanlısı olduğu konusunda rekabet ettiklerini açıkça ortaya koyacak kadar çok şey söylediler.
Bu hafta Washington Post gazetesi ABD’nin Ekim ayından bu yana İsrail’e 6,5 milyar dolar askeri yardım gönderdiğini bildirdi ki bu Gazze’deki Filistin halkına soykırım uygulayan bir devlet için akıl almaz bir yardım miktarı. Daha önce açıklanmayan bu meblağ, İsrail’in, güvenli olduğu söylenen sivillerin yoğun olarak yaşadığı Refah bölgesine saldırmaya başladığı bu yılın Mayıs ayında yapılan 3 milyar dolarlık yardımı da kapsıyor.
Amerikalıların çoğunluğunun İsrail’in imha harekâtını onaylamamasına rağmen, ABD hükümeti sıkı bir şekilde İsrail devletinin yanında yer almaya devam ediyor. Kurallara dayalı bir uluslararası düzenin uzun süredir var olduğu iddiasını parçalamaya ve hatta Orta Doğu’daki kilit müttefikiyle güçlü bağlarını sürdürmek uğruna İsrail’in savaşı Lübnan’a genişletmesine izin vermeye hazır.
Bu moral bozucu bir gerçek ve bu haftaki başkanlık tartışmalarında cüretkar bir şekilde sergilendi. İsrail konusundaki bu seçkin konsensüsün kanıtı, Donald Trump ya da Joe Biden daha tek kelime etmeden, moderatör seçiminde ortaya çıktı: CNN’den Jake Tapper ve Dana Bash.
Yüz kızartıcı propaganda
İki televizyon sunucusu ana akım medyanın en azgın İsrail destekçileri olarak kendilerini gösterdiler ki bu da çok yüksek bir çıtayı aştıkları anlamına geliyor. Mayıs ayında, İsrail yanlısı bir güruh Filistin yanlısı UCLA öğrencilerine şiddetle saldırırken ve New York Polis Departmanı Filistin yanlısı öğrenci protestolarını bastırmak için Columbia Üniversitesi kampüsünü basarken, Bash utanç verici bir propaganda yaptı. CNN’deki programında kampüslerdeki şiddetten tam olarak kimin sorumlu olduğu konusunda suyu bulandırdı; ardından UCLA’daki şiddeti “Avrupa’daki 1930’larla” karşılaştırdığı dikkat çekici bir monolog sundu. Bash elbette İsrail yanlısı saldırganların faşist kahverengi gömlekliler olduğunu kastetmiyordu – saldırdıkları insanların öyle olduğunu söylüyordu.
Tapper, Ekim ayında Hamas’ın 7 Ekim’de sistematik olarak cinsel şiddet uyguladığı iddialarıyla ilgili bir haber yaptı. Bu haberin büyük bir kısmı, o zamandan bu yana güvenilirliği sorgulanan kaynaklara dayanıyordu ve alıntı yapılan uzmanların birçoğunun İsrail devletiyle önemli bağları ve Tapper’ın açıklamadığı ilgili geçmişleri vardı. Ülkedeki en yüksek profilli medya figürlerinden biri olan Tapper, o zamandan bu yana İsrail’in şu ana kadar kırk binden fazla Filistinliyi öldüren ahlaksız şiddetini eleştiren protestocular arasında yaygın antisemitizm iddialarını güçlendirmekte hızlı davrandı (İsrail Gazze’nin alt yapısını artık ölü sayısını işleyemeyecek kadar zayıflattığı için sayılarda önemli bir eksiklik olduğu apaçık).
Ve bunlar sadece moderatör. İsrail devletini destekleyen ve insanları topluca öldürmeye devam etmesini sağlayan devasa ABD askeri aygıtını kontrol etmek için yarışan iki adama gelince, bu konu sadece kısa bir süre gündeme geldi. Tartışma sonrası haberlerin büyük çoğunluğu, haklı olarak, olayın Joe Biden’ın dört yıl daha görev yapmaya uygun olmadığını nasıl ortaya çıkardığı ile ilgiliydi – Demokrat Parti’nin içindekilerin bir süredir fısıldadığı bir gerçek. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin şu anda insanlık tarihinin en korkunç şiddet eylemlerinden birine taraf olduğu düşünüldüğünde, Biden ve Donald Trump’ın bu konuda ne söyleyeceklerini merak etmeye değer.
Soykırım konusunda kim daha hevesli?
Biden, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının ardından İsrail’in verdiği karşılığın sadece binlerce Filistinliyi öldürmekle kalmadığını, aynı zamanda insani bir kriz de yarattığını (iki milyon Filistinli şu anda açlıkla karşı karşıya) belirterek konuya giriş yaptı. Biden’ın yaklaşımının ne kalan rehinelerin serbest bırakılmasıyla sonuçlandığını ne de İsrail’in şiddetini dizginlediğini kaydeden Bash, başkana “Hamas ve İsrail’in savaşı sona erdirmesini sağlamak için hangi ek yaptırım gücünü kullanacaksınız?” sorusunu yöneltti.
Bu iyi bir soru. Amerika Birleşik Devletleri, kullanmayı seçmesi hâlinde İsrail üzerinde muazzam bir güce sahiptir; bana inanmıyorsanız Ronald Reagan’a sorun. Ancak Biden yönetimi, savaşı hemen etkileyecek olmasına rağmen İsrail’e silah transferini ve askeri yardımı kesmeyi reddediyor. Gerçek bir cevap alamamış olmamız çok kötü.
Fakat Biden bunun yerine, Benjamin Netanyahu da dahil olmak üzere İsrail hükümetinin ateşkes önerisini desteklediğini iddia etti. Gerçekte ise İsrail başbakanının plana verdiği desteğin en hafif tabirle ikircikli olduğu kanıtlandı. Biden daha sonra, Hamas Mayıs ayında Biden’ın ateşkes önerisinin bir versiyonunu kabul etmiş olmasına rağmen, “savaşın devam etmesini isteyen tek kişinin Hamas olduğunu” iddia etti. Ardından başkan kampanyadaki tek önemli konu olduğuna inandığı şeye yöneldi: İsrail yanlısı olduğunu kanıtlamak.
“İsrail’i geri çevirdiğim tek konu iki bin kiloluk bombalardır çünkü kalabalık bir bölgede pek işe yaramazlar; pek çok masum insanı öldürüyorlar” diyen başkan, yönetimin inceleme yaparken bu bombaların satışını geçici olarak durdurduğuna atıfta bulundu: “İsrail’e tüm silahları ihtiyaç duyduğu anda sağlıyoruz.”
Biden, “İsrail’e dünyadaki en büyük tedarikçisi biziz” dedi (ve insanlar bu ülkenin artık bir şey üretmediğini söylüyor!). Başkan, Gazze’de ortaya çıkan insani krizden bahsetmedi veya “Filistinli” kelimesini kullanmadı.
“Savaşın devam etmesini isteyenin sadece Hamas olduğunu söyledi. Aslında İsrail İsrail’dir ve onlara engel olmamalısınız, işi bitirmelerine izin vermelisiniz” diye yanıt verdi Trump. Korkunç yalanlar seli arasında gelen bu açıklama, eski başkanın bütün gece yaptığı en dürüst açıklamalardan biriydi. İsrail’in seçilmiş yetkilileri, Gazze Şeridi’ndeki milyonlarca Filistinliyi zorla yerlerinden etmek amacıyla sistematik bir etnik temizlik harekatı yürüttüklerini uzun süredir açıkça belirtiyorlar. Ateşkes tekliflerini kabul etmeye daha istekli olan İsrail değil, yine Hamas oldu.
Trump’ın bu amaçlara verdiği destek bir sır değil. İsrail sağı, eski başkanın soykırım harekâtını Biden yönetiminden daha az eleştireceğini anlayan Trump destekçileriyle dolu. Pek çok kişinin iddia ettiği gibi Netanyahu bir Trump adamı, onu Biden’dan daha müdahaleci ve kavgacı bir ırkçı olarak görüyor ve bu tercih genel olarak İsrailliler tarafından da paylaşılıyor gibi görünüyor. Trump, İsrail’in savaşı sürdürmesine izin verilmesi gerektiğine inandığını söylediğinde ciddiydi.
Trump, soykırımla karşı karşıya kalan bir halkın uyruğunu bir hakaret olarak kullanarak Biden’a atıfta bulunarak, “Filistinli gibi oldu” diye devam etti. “Ama onu sevmiyorlar çünkü o çok kötü bir Filistinli. O zayıf biri.”
Biden, Trump’ın açıklaması üzerine gözlerini devirdi ve adaylar yollarına devam etti. Bash, Trump’a bir Filistin devletinin kurulmasını destekleyip desteklemeyeceğini sorarak tartışmayı tekrar konuya döndürmeye çalıştı ama aldığı tek şey kesin olmayan bir “Görmem gerekecek” oldu.
İşte bu kadar basit. Kamuoyuna tepkisiz ve eleştirilere karşı dayanıklı, İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak nitelendiren insani yardım kuruluşlarının kirli listesinden etkilenmeyen ABD savaş makinesi çalışmaya devam ediyor. Amerika Birleşik Devletleri, odada sık sık adı geçen yetişkin olarak hizmet etmek yerine soykırıma yardım ve yataklık ediyor ve bunu yapmaya devam edecek – ve bunu yapan liberal başkan şu anda açıklama yapma ihtiyacı dahi hissetmiyor. Bunlar iki aday: ırkçı bir manyak ile emekli olması ve terlik giymesi gereken bir adam. Beyaz Saray’da ister Trump ister Biden olsun – ki kesinlikle Trump olacak gibi görünüyor – ABD, İsrail’e yardım eli (ve pek çok silah) vermek için orada olacak.
Bu yeni bir haber değil ama bu, durumu dünya için daha az trajik hâle getirmiyor. Tartışmayı izlerken Batı Şeria’daki Filistinli çiftçi Rashid Hudairi’nin Mart ayında söylediklerini düşündüm. ABD’deki işçilere ne söylemek istediğini sorduğumda Khudairi bana şunları söyledi: “Gerçek demokrasiye, adil yaşamlara ve tüm haklara sahip bir dünya yaratmak için birleşmemiz gerekiyor. Umarım işçiler ve ABD’deki tüm halk, ABD’nin İsrail işgalini desteklemek yönündeki yanlış kararını durdurmak için dünya için, özgürlük için baskı yapmaya karar verir.”
ABD kamuoyunun büyük bir kısmı Filistinlilerin kurtuluşunu destekliyor ancak biz, Hudayri’nin bahsettiği demokrasiye sahip değiliz ve onun özgürlüğü gökyüzünden inmeyecek. Bu konuda herhangi bir şüpheniz kaldıysa, bu haftaki tartışma bunu kanıtladı.
Alex N. Press
(Jacobin’den Türkçe’ye Bahan Gönce çevirdi.)
![](https://enternasyonaldayanisma.org/wp-content/uploads/2024/04/edkare-2.png)